Doların tepetaklak olması kimsenin yararına değil

SONUÇLARI reel sektöre de olumsuz yansıyabilecek dünyada henüz çapı çok iyi bilinmeyen finansal bir kriz yaşanıyor. Krizin kaynağı Amerikan dolarına yönelik "güven kaybı" oluşması.

Geleneksel olarak dünyada hammadde ve emtia fiyatları dolar üzerinden işlem görür. Güven kaybı nedeniyle doların değer kaybetmesi doğal olarak son aylarda hammadde ve diğer emtia fiyatlarının dolar değerini artırıyor. Dolar ile ölçüldüğünde, Amerika hariç, neredeyse her ülkede enflasyon yaşanıyor.

OLUMSUZ BİR SENARYO

Her malın kendine özgü arz-talep dengesinden kaynaklanan fiyat hareketleri olabilir. Ama, son dönemde fiyatlardaki gözlenen artışların çok önemli bir bölümünün Amerikan dolarına olan güven kaybından kaynaklandığı görüntüsü ağır basıyor.

2005 yılının başından bu yana altın fiyatları dolar olarak ikiye katlandı. Petrol fiyatları de aynı dönemde iki misli arttı. Yani, son üç yılda petrolün altın cinsinden fiyatı değişmedi. Sorun ne altın da, ne de petrolde. 2005 yılında bir varil petrol yaklaşık 0.12 ounce altındı. Şimdi de aynı. Son dönemlerde bir varil Brent petrol 0.10 ile 0.12 ounce altın arasında salınıyor. Sorun Amerikan dolarında.

Dolardaki sorun, yabancı para varlıklarının önemli bir bölümünü dolar cinsinden varlıklarda tutan merkez bankalarını da rahatsız ediyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana uluslararası ödeme aracı durumundaki doların düştüğü hal hem uluslararası ticaretin yapısını değiştirebilir hem de merkez bankalarının rezervlerinin dağılımında yeni arayışları gündeme getirebilir.

Son dönemlerde, Amerika parasının değerlenmesine izin vermesi yönünde Çin üzerine baskı yaptıkça, Çin de döviz rezervlerinde doların ağırlığını düşüreceği tehdidini gündeme getiriyor. Halbuki, Çin’in de apar topar dolardan çıkması kendi çıkarına değil. Ama, zaman içinde, Çin’in rezerv artışlarının daha büyük bölümünü dolar dışındaki paralar cinsinden tutması kadar da doğal bir strateji olamaz.

Doların değerinin hızla düşmesinin asıl riski Amerika’da enflasyonun artış eğilimine girmesi ve Amerika’da kaçınılmaz olarak faizlerin artma eğilimine girmesidir. Amerika, 1970’lerin sonunda ve 1980’lerin başında yaşadığı yüksek faiz-yüksek enflasyon-ekonomik durgunluk üçlüsünü yeniden yaşamak durumunda kalabilir. Amerikan ekonomisine yönelik bu senaryo dünya ekonomileri için olumlu olamaz.

RİSK İŞTAHI

Amerikan doları Euro karşısında 1.48’lere tırmandı
. Bir Amerikan doları 110 Japon Yeni düzeyine geriledi. Japon Yeni’nin değer yitirmesi Japon yeni borçlanıp getirileri göreli olarak yüksek ülkelerin paralarına yatırım (carry-trade) yapan yatırımcıların bu yatırımlarından çıkıp yeniden Japon Yeni’ne dönerek borçlarını kapattıkları anlamına geliyor.

Bu gelişme uluslararası yatırımcıların risk iştahının eskisi kadar olamayabileceğine işaret olarak alınabilir. Daha da önemlisi, yatırımcıların gelişmiş ülkelerdeki bankacılık sektörüne olan güveninin de giderek azalması.

Her gün bir bankanın hatırı sayılır zararlar ettiği yönünde dedikodular çıkıyor. Bunlar çoğu zaman yalanlanıyor. Yalanlansalar da, görünmeyen ateşten dumanlar çıktığı belli oluyor. Bu çeşit dedikoduların giderek yaygınlaşması, doğru olmasalar da, güveni azaltıcı etkiler yapması kaçınılmaz.
Yazarın Tüm Yazıları