TÜM ülkeler doğrudan yabancı yatırımları çekmek için uğraşıyorlar. Üretimi ve istihdamı artırmak için tüm ülkeler birbirlerinin sermayesini kendine çekmek istiyor.
Türkiye bu pazarın çok yeni bir oyuncusu. İşin çok başlarındayız. Doğrudan yabancı sermaye yeni gelmeye başladı. Gelenler, zaten çalışan firmaları satın alıyorlar. Yani, Türkiye’deki bazı şirketlerden Türk sermayesi çıkıyor, yabancı sermaye giriyor.
Henüz yabancı sermayenin yeni üretim tesisleri kurma aşamasına gelmedik. Yabancı sermayeyi çekme konusunda asıl rekabet bu alanda yaşanıyor. Türkiye artık bu rekabete hazırlanmak zorunda.
ÇİN VE HİNDİSTAN
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri doğrudan sermaye ihraç eden neredeyse tek ülke konumundaydı. Amerika’nın bu rolü değişti. Şimdi, en çok doğrudan yabancı sermaye çeken ülkelerin başında Amerika geliyor.
2004 yılında Kuzey Amerika’ya giden yabancı doğrudan sermaye 100 milyar doları buldu. Bir yıl öncesine göre, Kuzey Amerika’ya giden doğrudan yabancı sermaye yüzde 60’ın üzerinde arttı. Daha 1995 yılında Amerika’daki yabancı sermaye şirketlerinin defter değeri 50 milyar doların biraz üzerindeyken bu rakam 2003 yılında 1.4 trilyon dolar oldu.
Son yılların yabancı sermaye şampiyonları Asya ekonomileri oldu. Asya ekonomileri içinde parlayanlar Çin ve Hindistan ekonomileri. 2004 yılında Asya ekonomilerine giden doğrudan yabancı sermaye 200 milyar dolar civarındaydı. Bir yıl öncesine göre, 70’den fazla bir artış gerçekleşti. 2005 yılında yalnızca Çin ve Hindistan’a gidecek doğrudan yabancı sermayenin 90 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Geleneksel olarak en fazla doğrudan yabancı sermaye çeken kıta Avrupa’dır. Örneğin, 2004 yılında Avrupa’ya giden doğrudan yabancı sermaye miktarı 250 milyar dolar civarında oldu. Ama, bu miktar giderek azalıyor.
Yabancı sermaye doğal olarak gittiği ülkelerde ‘adil muamele’ görmek istiyor. Ayrımcılığı ve kayırımcılığı sevmiyor. Kısacası, piyasa şartları içinde rekabetçi olabileceği ülkeleri seçiyor. Aslında, son yıllarda Çin ve Hindistan’ın yıldızının parlaması da bu nedenledir.
Davos’ta düzenlediği toplantılarla ünlenen World Economic Forum’un hazırladığı dünya rekabet endeksine göre, Çin ve Hindistan ekonomilerinin rekabetçi konumu hızla artıyor. Dünya ülkeleri sıralamasında Çin 49., Hindistan 50. durumda. Konumları hiç de fena değil. Aynı listede İtalya 47., Yunanistan 46., Fransa 30., Almanya 15. ve durumları giderek bozuluyor. Türkiye Çin ve Hindistan’ın gerisinde 66. durumda.
Avrupa ekonomilerinin rekabetçi konumu giderek geriliyor. Piyasanın doyuma yaklaşmasının yanında, Batı Avrupa’ya doğrudan yabancı sermaye girişlerindeki gerilemenin önemli nedenlerinden biri de bu. Fransa doğrudan yabancı sermaye çekebilmek için gazete ve dergilere reklam vermeye başladı.
REKABET
Doğrudan yabancı sermaye bir süre daha Türkiye’de zaten kurulmuş şirketlerle ilgilenecektir. Yabancı sermaye ile ilişkilerimizin bir sonraki fazında yabancı sermayenin yeni üretim alanlarına girmesi söz konusu olmalıdır. Bu aşamada, Türkiye yabancı sermaye çekebilmek için giderek rekabetçi olan bir ekonomik yapıya kavuşmalıdır. Aksi taktirde, beklenen yabancı sermaye girişi gerçekleştirilemeyecektir.
Rekabetçi yapı yalnızca malların serbest pazarda satılması değildir. Emek ve kredi piyasalarından, rekabetçi düzenin denetlenmesine kadar geniş bir yelpazede yapılacak işimiz çoktur. Her şeyden önce, rekabet ortamının baş düşmanı kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin boyutunu azaltabilmeliyiz.
Listede 66. sıradan ilk 50’ye doğru ilerlememiz gerekiyor. Bu arada bütün ülkeler aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar. Küresel düzeyde rekabetçi olmak için rekabet oldukça fazla ve giderek artıyor.