AMERİKA’daki finansal kriz kötü konut kredileri yüzünden çıktı.
Ama, bugün gelinen noktada nedenlerin önemi artık kalmadı. Kredi krizi güven krizine dönüştü. Güven krizi neredeyse tüm finans sistemine yayıldı ve giderek derinleşiyor.
Finansal araçlardan hızlı çıkışlar yaşanıyor. Önce finansman bonosu piyasası çöktü. Elindeki finansman bonolarını satabilenler sattı. Satamayanlar piyasası olmayan bir yatırım aracıyla baş başa kaldılar. Konut kredilerine baz edilmiş yatırım araçları herkesin eline yapıştı.
Yatırımcıların elinde satamadıkları varlıklar arttıkça likidite sıkışıklığı derinleşmeye başladı. Son on yılda çok hızlı gelişen "credit default swap" piyasası çok hızlı bir biçimde kurudu. Yatırımcılar yatırım fonlarından çıkmaya başladılar. Likidite sıkışıklığı arttıkça, geleceğinden şüphe duyulmayan krediler dahi bankalarca geri çağırılmaya başlandı. Benzer gelişmeler Avrupa’da da yaşanıyor. Kısacası, dünyanın gelişmiş ülkelerinde finansal sistem hızlı bir daralma sürecine girdi.
SORULAR
Gelişmiş ülkelerin finans sistemlerinde yaşanan erime sürecinin nerede duracağı henüz belli değil. Ama, belli olan, ekonomik faaliyetler artık çok daha küçük bir finans sistemi tarafından, azalmış risk iştahı ile fonlanacak. Yani, küresel düzeyde mali kaynaklar eskiye göre çok daha kıt ve seçici olacak.
Mali kaynaklarda yaşanan göreli kıtlık ekonomik faaliyetlerin hacmini de olumsuz etkileyebilir. Yakın zamana kadar Amerikan ekonomisinin 2009 yılı içinde yeniden canlanma sürecine girebileceği konuşulurken, şimdi, Amerikan ekonomisinde ciddi bir resesyonun bu yılın son çeyreğinden itibaren yaşanabileceği konuşuluyor. Avrupa zaten resesyonda sayılır.
Gelişmiş ülkelerde yaşanan resesyonun Türkiye’de üretilen mal ve hizmetlerin dış talebini olumsuz etkileyebileceği riski çok fazla tartışma gerektirmiyor. Türkiye ekonomisi açısından çok daha önemli olanbugünkü üretim düzeyini devam ettirebilmek için gerekli dış finansmanın bulunup bulunamayacağı.
Bugünkü üretim düzeyini devam ettirebilmek yaklaşık 50 milyar dolarlık bir cari işlemler açığını gerektiriyor. Gelişmiş ülkelerde daralan finans piyasaları karşısında gelişmekte olan ülkelere yönelik uluslararası sermaye akımları hacmi bugünkü düzeylerde kalır mı? Çok zor. Gelişmekte olan piyasalara yönelik sermaye akımları hacminde bir düşüş yaşandığı halde, Türkiye önümüzdeki dönemde yılda 50 milyar dolar civarında taze dış finansman bulabilir mi? O da çok zor. Şimdiye kadar herkes yurtdışından kendi parasını getiriyor idiyse, artık o da bitmiştir herhalde!
SORUN YENİ BAŞLIYOR
Bu şartlarda, dış finansman sıkıntısından kaynaklanan bir arz sorunu yaşamamız çok güçlü bir olasılık. Yani, geçmişe göre daha az dış finansman gerektiren bir üretim düzeyi söz konusu olacak. Buna karşılık, beklentiler ve iç talep koşulları faiz ve kurların düzeyini belirleyecek. İç talep daha az dış finansman gerektiren üretim düzeyi ile tutarlı gelişmediğinde ya da beklentiler bozulduğunda, faiz ve kurların düzeyi iç talebi üretim düzeyi ile tutarlı hale getirecek.
Gelişmiş ülkelerde yaşanan krizin boyutu ile karşılaştırıldığında, Türkiye ekonomisi henüz çok fazla bir şey görmedi denebilir. Bu gözlemden yola çıkarak "gördünüz, bize fazla bir şey olmuyor" sonucuna varılabilir. Bu, aceleyle verilmiş bir yargı olur.
Türkiye ekonomisi de dahil, gelişmekte olan ülkelerin sorunları asıl şimdi başlıyor. Gelişmiş ülkelerdeki sorunları çözüm yoluna sokmak uzadıkça, bizlerin de ödeyeceği maliyetin boyutları artıyor.