PİYASALAR derinleşip finansal araçlar çeşitlendikçe dış borç kavramının içeriği de değişiyor. Aynı paralelde, dış borçları analiz ederken de eskiye göre farklı bir bakış açısı getirmek gerekiyor.
1980’li yılların başında ve daha önce Türkiye’de dış borçlanma yapabilen tek ekonomik birim devlet ve Merkez Bankası idi. Onların aldığı borçların miktarı ve vadesi önceden tespit edilmişti. Kamu sektörü yalnızca kendi finansmanı için değil, özel sektörün dış finansmanı için de borçlanırdı. Dış ekonomik ilişkiler devletin onayında yürürdü.
O dönemlerde dış borç krizi denince kamunun yeni dış borçlanma yapamadığı ve/veya vadesi gelmiş dış borçları ve faiz yükümlülüklerini yeni borçlanmalarla finanse edemediği anlaşılırdı. Artık devir değişti.
DEVLET
1980’li yıllardan sonra, kambiyo rejiminde sağlanan serbestlikle artık ekonomik birimler kendi ihtiyaçları için kendileri, dış borçlanma yapabiliyorlar. Devlet kendi ihtiyacı için, özel sektör de kendi ihtiyaçları için dış borçlanma yapıyor. Dış borçlanma merkezi olmaktan çıkıp rekabet içinde ekonomi içinde dağıldı.
Dış borçlanma özel sektör açısından yalnızca döviz ihtiyacı için değil, genelde finansman ihtiyacı için de yapılabiliyor. Bu anlamda, dış piyasalar özel sektör açısından borçlanılan para cinsinden bağımsız bir finansman kaynağı oldu.
Çok uzun süredir devlet normal şartlarda bütçe finansmanı için dış borçlanmaya gitmiyor. Kamuda dış borçlanma daha çok eski borçların idaresi ve yeni yatırımlar için yapılıyor. Kriz dönemlerinde IMF’den alınan borçlar son yıllarda kamunun dış borçlarını etkileyen önemli unsurlardan biri oldu.
Devletin dış borçlanmasının bir bölümü son yıllarda doğrudan olmaktan çok dolaylı bir biçimde gerçekleşiyor. Türkiye’de ihraç edilen devlet iç borçlanma senetlerini yurtiçinde oturanlar gibi yabancılar da satın alabiliyor. Yabancıların alıp tuttuğu Hazine bonoları dış borç oluyor. Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgi duyup Hazine bonosu aldığı dönemlerde, devletin cebine taze beş kuruş girmediği halde, devletin dış borcu artıyor. Türkiye’den yabancı yatırımcılar çıktığında ise yabancıların elindeki Hazine bonoları yurtiçinde oturanlara satılıyor ve kamunun dış borcu azalmış oluyor.
ÖZEL SEKTÖR
Dış borçlanmada, özellikle 2000 yılı sonrasında, daha yoğun faaliyet gösteren kesim özel sektör. Özel sektör dış ticaret hacminin gelişimine paralel olarak ticaret bağlantılı borçlanmalar yapıyor. Yatırım finansmanı için yatırım malları üreticilerinden doğrudan borçlanabiliyor. Doğrudan yurt dışındaki bankalardan Türkiye’deki bankaların teminat mektupları karşılığı borçlanabiliyor. Bu paraları yatırım finansmanında ya da işletme sermayesi olarak kullanabiliyor. Bazı özel sektör firmaları yurt dışında bono ya da tahvil dahi ihraç edebiliyorlar. Bir anlamda, özel sektör açısından yurt dışından borçlanması Türkiye’deki bankalardan doğrudan borçlanmanın yerini aldı.
Doğal olarak, dış borçlanmanın da yapısı zaman içinde değişti. Türkiye’nin dış borç yapısı özel sektör ağırlıklı hale geldi. Son beş yıldır artan dış borçların çok daha büyük bir bölümünü özel sektör gerçekleştirdi.