BEKLENDİĞİ gibi, dış ticaret açığında gözlenen göreli istikrar cari işlemler açığına da yansıyor. Bu yılın ilk dört ayında cari işlemler açığı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3 azaldı.
Son on iki ayda cari işlemler açığı 31.3 milyar dolar oldu. 2006 yılının tamamında açık 31.7 milyar doların biraz altındaydı. İlerideki aylarda dış hizmetler sektörü (özellikle turizm) gelirlerinin geçen yıla göre daha da artacağı beklentisiyle cari işlemler açığının düşmeye devam edeceği anlaşılıyor. Dış ticaret açığında ise şimdilik bir artış beklenmiyor.
KÖTÜNÜN İYİSİ
Dış dengelerin sürdürülebilirliği açısından gözlenen gelişmeler olumlu. Geçen yılın ortalarında finans piyasalarında yaşanan çalkantılar enflasyonda küçümsenmeyecek bir tortu bıraktı. Ama artan faizlerin yarattığı şok iç talep artışını belli ölçülerde frenledi.
Döviz kurları çalkantı öncesi düzeylerine geri geldiler. Faizler çalkantı öncesi düzeyin yaklaşık dört puan üzerinde kaldı. Ekonomik büyüme yavaşladı. Dış açıklardaki büyüme durdu ve istikrara kavuştu.
Geriye doğru bakıldığında, geçen yıl ortasında yaşanan çalkantı faiz ve enflasyonu yukarı çekti, ama reel ekonomideki sürdürülemez dengeleri daha sürdürülebilir hale getirdi denebilir. En azından dengelerdeki bozulma durdu. Bu açılardan, ekonomi politikaları yoluyla yapılamayanlar finans piyasalarındaki çalkantılarla gerçekleştirildi. Bununda faturası daha yüksek enflasyon ve faizler oldu.
Normale dönüşte uluslararası sermaye akımları yine küçümsenmeyecek bir rol oynadı. Geçen yılın ortasında yaşanan çalkantı iki ay kadar sürdü. Önce, duruldu. Sonra, uluslararası sermaye akımlarındaki hacim giderek yeniden arttı. Döviz kurlarının yeniden eski düzeylerine gelmesinde sermaye akımlarının önemi küçümsenemez. Aynı şekilde, enflasyonun daha da artmamasının nedenleri arasında uluslararası sermaye akımları var.
YABANCI SERMAYE
Genel izlenimin aksine, yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesinin arkasında yalnızca faizlerin yüksekliği yatmıyor. Yıllık bazda 40 milyar doların üzerinde olan Türkiye ekonomisine giren yabancı kaynakların yaklaşık yüzde 25’i Türkiye’deki faizlerden yararlanmak isteyen yabancı sermaye. Geri kalan uluslararası sermaye akımı, doğrudan yabancı sermaye girişi ve Türkiye’deki ekonomik birimlerin dış borçlanması şeklindedir.
Bu yılın nisan ayı itibariyle net bazda son on iki ayda Türkiye ekonomisine 42 milyar dolar yabancı kaynak girmiştir. Bunun 26 milyar doları doğrudan yabancı sermayedir. Türkiye’deki yüksek faizlerden yararlanmak isteyen yabancıların yatırımlarını içeren portföy yatırımları net bazda yaklaşık 11 milyar dolar olmuştur. Bunun yaklaşık 1.5 milyar doları faiz kazanmaya değil, hisse senedi piyasasına gelmiştir.
Son yıllarda Türkiye ekonomisine gelen yabancı kaynakların çok önemli bir bölümünü cari işlemler açığı yoluyla yeniden yurt dışına gönderdik. Dolayısıyla, çok şikayet edilen yabancı sermaye girişlerinin döviz kurları üzerinde aşağı yönde baskı yapması olgusu olabileceğinden çok daha hafif yaşandı. Cari işlemler açığının azalıp yabancı sermaye girişlerinin aynı hızda devam etmesiyle bu açıdan çok daha zor bir döneme girilmesi olasılığı az değildir. Çünkü, cari işlemler açığını oluşturan dinamiklerle uluslararası sermaye akımlarının hacmini belirleyen dinamikler neredeyse birbirlerinden bağımsızdır.
Belki de, geçen yıl olduğu gibi, yeni çalkantılar ekonomiyi biraz daha sürdürülebilir dengelere doğru itebileceklerdir!