EYLÜL ayı itibariyle cari işlemler açığı yıllık bazda 34.4 milyar dolar oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7.7 arttı. Yıl sonuna kadar cari işlemler açığının yıllık bazda 36-38 milyar dolar civarına ulaşması şaşırtıcı olmayacaktır.
Gerçekçi bir yaklaşımla, cari işlemler açığının önümüzdeki dönemde radikal bir biçimde düşmesini bekleyemeyiz. Böyle bir şey gerçekleşirse, ekonomi çok büyük bir küçülme sürecine girmiş demektir. Hiçbir ekonomi politikası yaklaşımı bu çeşit bir durgunluğu hedefleyemez. Bir kriz çıkmadığı taktirde, bu düzeylerde bir cari işlemler açığı ile yaşamaya çalışacağız.
STRATEJİ
Kabullenmemiz gereken gerçek 400 milyar dolar civarındaki bir milli gelir düzeyinde cari işlemler açığının 30-40 milyar dolar civarında salınacağıdır. Bu kabulle, ekonomi politikaları;
1.Açığın daha da heyecan verici boyutlara tırmanmamasına çalışmalı ve
2. açığın finansmanının kalitesini yükseltmeye, hatta daha da iyileştirmeye çalışmalıdır.
Birinci hedef ekonomik büyümede ayağımızı gazdan çekmemizi gerektirmektedir. Milli gelir büyümesi yüzde 4-5 civarında bir süre salınmalıdır. Zaten, son dönemde, arzulanarak olmasa da, büyüme bu düzelere geliyor. Bir noktada, cari açığın geldiği boyut ekonomik büyüme potansiyelinin önünde önemli bir engel olabiliyor. Orta dönemde, Türkiye’nin hizmet ihracatına önem vermesi gerekiyor.
İkinci hedef dikkatli olmamızı gerektiriyor. Yılda 40 milyar dolar civarında yurt dışından taze finansman bulabilmek için;
Bütün bunlarla beraber, bizim dışımızda gelişebilecek etkenler nedeniyle gelişmekte olan ülkelere fon akımının kesilmemesi için duacı olmaktan başka çaremiz yok.
RİSK AZALTMA
Cari işlemler açığının finansmanında kalitenin korunması ya da iyileştirilmesi, dış borç yaratmayan kaynaklar yoluyla dış finansman bulmamız anlamına geliyor. Yani, doğrudan yabancı sermaye akımlarının artması gerekiyor.
Türkiye ekonomisine bu yılın ilk dokuz ayında 15.3 milyar dolar, son on iki ayda 22.2 milyar dolar brüt doğrudan yabancı sermaye geldi. Toplam cari işlemler açığının üçte ikisinin doğrudan yabancı akımları yoluyla finansmanı Türkiye ekonomisine yönelik riskleri bir ölçüde azaltacaktır.
Grafikten de görüldüğü gibi, cari işlemler açığının yıllık artışı bu yılın ilk çeyreğinden itibaren yüzde 10 düzeylerine geldi. Cari açıkta gelinen nokta yüksek. Ama artış (şimdi yüzde 7 civarında) çok daha makul düzeylere geldi. Bu görüntüyü bozmamamız gerekir. Aksi taktirde, yüksek cari açıkla gelişmekte olan ülkeler arasında göreli olarak en riskli ülkelerden biri olma konumundan kurtulmamız mümkün olamayabilecektir.