BİRÇOK kez vurguladığım gibi, Türkiye’de siyasetçilerin ekonomik çalkantılara standart bir yaklaşımı vardır: "Merkez Bankası parasal önlemleri alsın, biz gerekeni yaparız." Uygulamada ise, Merkez Bankası parasal önlemleri alır, siyasetçiler olayı seyretmekle yetinirler. Parasal önlemler bir işe yaramaz.
Merkez Bankası’nın son faiz kararı parasal önlem paketinin önemli ve güçlü bir parçasıydı. Başka ülkelerde bu çeşit kararlar siyasetçiler tarafından acımasızca eleştirilir.
Türkiye’de tam tersi oldu. Ekonomiyle ilgili her Bakan Merkez Bankası’nın son kararının çok yerinde olduğunu vurguladı. Bu yaklaşım biraz şüphe uyandırıcıdır. Siyasetçiler faiz artırımıyla işlerin artık yoluna gireceği gibi bir izlenim verdiler. Siyasetçilerin neyi neden beğendikleri pek anlaşılamadı.
SİYASİ RİSKLER
Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri arttırmasıyla içinde yaşanan ekonomik çalkantıdan kurtulmak mümkün değildir. Siyasi risklerin azaltılması gerekir. Ekonomik birimler Cumhurbaşkanlığı seçiminin siyasi tansiyonun artmasına neden olmayacak bir süreç olmasını ummak istemektedirler. Bu yolda kanıt ve kararlılık görmek istemektedirler.
Ekonomik birimler Avrupa Birliği ile ilişkilerde Türkiye’den kaynaklanan sorunların yaşanmamasını arzu etmektedirler. Nedeni ne olursa olsun, AB ile ilişkilerin belirsizliğe sürüklendiği haberleri beklentileri bozmaktadır.
İktisadi alanda yapısal reformların devamı ve uygulamaları konusunda kafalar karışıktır. Torba Kanun denilen uygulamalarla mali politikalarda gevşeme sinyalleri verilirken mali disipline uyacağız açıklamaları inandırıcı olmamaktadır. İhale Kanunu’nun kapsamı olumsuz yönde değiştirilmeye çalışılırken, yapısal reformlar önceliğimizdir söylevleri kuşku ile karşılanmaktadır.
Böyle bir ortamda, Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri artırıp siyasetçilerin alkış tutarak olayı seyretmesi ekonomik istikrarı tesis etmeye yaramaz. Çözümün en önemli parçalarından biri siyasi gerginliği ve siyasi belirsizlikleri azaltmaktır. Siyasi riskler azaltılmadan kısa dönemde Türkiye ekonomisinin istikrara doğru yol alması mümkün değildir. Mümkün olan, faiz kararı bir işe yaramadı inancının ekonomik birimler gözünde güçlenmesidir. Bu olgu Merkez Bankası’nı ve para politikasını yaralar. Yazık olur.
MÜDAHALE
Merkez Bankası’nın faiz kararından sonra piyasalarda yeni bir beklenti oluşmaya başlamıştır. "Merkez Bankası faizleri artırdığına göre, döviz kurlarına müdahalesi söz konusu olamaz" gibi bir görüş yaygınlaşmaktadır. Bu beklenti yanıltıcı olabilir.
Kısa dönemde ekonomik istikrarın en önemli parametresi döviz kurlarındaki istikrardır. Piyasalara borç veren değil, piyasalardan borç alan Merkez Bankası döviz kurlarındaki istikrarın sağlanması yönünde döviz piyasalarına da müdahale edebilir. Faiz kararının beklenen sonuçlarını bu yolla tamamlayabilir. Bilanço büyüklüğünü kontrol etmeye yönelik olarak Merkez Bankası’nın elinde döviz operasyonlarından başka bir araç yoktur. Özellikle, döviz piyasasında az hacimle kurların yukarı yöndeki hareketleri döviz müdahaleleri yoluyla törpülenebilir.
Kısacası, ekonomik istikrar kolay sağlanan bir olgu değildir. İstikrarı korumak çoğu zaman istikrarı sağlamaktan daha zordur. İstikrar bozulduğunda istikrarın yeniden tesisi çok daha zor olabilmektedir. Bu alanda Merkez Bankası’ndan bir mucize beklemek hem yanlıştır hem de yanıltıcıdır. Özellikle siyasetçiler açısından, daha yapılacak çok iş vardır.
Para politikası önlemleri istikrarı sağlayacak başka önlemlerle tamamlanmadığı taktirde, daha zor bir dönemin bizleri beklediği düşünülmelidir. Devam edeceğim.