Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda çocuklarımızın eğitimi üzerine eleştirisel bir bakış açısıyla biraz kafa yormamızın faydalı olacağını düşünüyorum.
Nasıl bir nesil yetiştirip bu nesle hedefe uygun nasıl bir eğitim olanağı sunulması gerektiği yalnız bizim değil, tüm ülkelerin önemli sorunlarından biridir. O nedenle "eğitim reformu" her ülkede konuşulur. Hiçbir ülke "ben doğruyu buldum ve uyguluyorum" diyecek durumda değildir. Çünkü, konu hem karmaşıktır hem de konunun zaman içinde değişime açık dinamik bir tarafı vardır.
NASIL BİR NESİL
Her şeyden önce, çocuklarımızın eğitimini küresel bir boyutta düşünmemiz gerekiyor. Çocuklarımız ileride yalnızca kendi ülkesindeki arkadaşlarıyla değil, tüm dünyadaki meslektaşlarıyla yarışacak. İşgücü giderek akışkan oluyor. Çinli Amerika’da çalışıyor. Amerikalı Hindistan’da görev alıyor. Türkler Londra piyasasını istila edebiliyor. Yabancıların ülkemizde çalışmalarına çocuklarımızın iş olanaklarını azaltıyor diye bakamayız. Çünkü, bizim çocuklarımız da başka bir milletin çocuklarını işlerinden edebiliyor.
Çocuklarımız artık yalnızca bir değil, birden fazla yabancı dil konuşmak zorunda. Bir yabancı dil bildiğinizde, küresel piyasada yabancı dil bilmiyormuş gibi hissedilmeye başlandı. İngilizce, Fransızca, Almanca gibi geçmişin popüler dilleri değil, Çince, Rusça, Japonca ve İspanyolca gibi diller yaygınlaşmaya başladı.
Artık, içine kapalı, kendi ülkesinden başka dünyayı tanımayan katı milliyetçi eğitim yaklaşımı geçersiz olmaya başladı. Kendi ülkesini bilmek yanında, dünyayı tanıyan, dünya sorunlarını tartışabilen, dünyada olup bitenleri takip edebilen nesiller yetiştirmek zorundayız. Ezberci değil, analiz yeteneği gelişmiş insanların başarı şansları var.
Doğru olarak kabul edilenleri sorgulayabilme yeteneği olan, ama sloganlara sarılmış bir nesil değil, düşüncelerini ve yaklaşımlarını bilgi ile destekleyebilen öz güveni gelişmiş, bilgisayar teknolojisinden yararlanmayı günlük hayatının bir parçası yapabilmiş bir nesil yetiştirmek zorundayız. Aksi taktirde, bizim çocuklarımız, kendi ülkesinde başkaları tarafından iş piyasasından kovulacaklar, ama başka ülkelerde başkalarının çocuklarını işlerinden edemeyeceklerdir.
Kendini yazılı ve sözlü olarak ifade edebilen bir nesil yetiştirmek gerekiyor. İletişim küresel ekonominin en önemli öğelerinden biri haline geldi. Topluluk önünde konuşma yeteneği gelişmiş, düşüncelerini en kısa yoldan anlaşılır ve kısa bir biçimde yazılı ve sözlü olarak ifade edebilen bir nesil hedeflemeliyiz. Okuma alışkanlığı edinmiş, okumayı televizyonlarda anlamsız dizileri seyretmeye tercih eden insanlara ihtiyacımız var.
ATAMIZIN VİZYONU
Çok iyi matematik öğretebiliriz. Tarih, coğrafya ve fen derslerinde çok başarılı öğrencilerimiz olabilir. Bunların hepsi gerekli olabilir, ama hiçbir biçimde yeterli değillerdir.
Çocuklarımızı okullarda bu açılardan değerlendirmemiz gerekiyor. Çoktan seçmeli sorular yoluyla değerlendirip çocuklarımızı liselere ve üniversitelere yerleştirmeye çalıştığımız sürece 21nci yüzyılın talep ettiği insan gücünü yetiştirebilmemiz mümkün değildir. Bu değerlendirme yöntemleri nesilleri yanlış yönlendirmek anlamına gelir.
Böyle bir nesil yetiştiremediğimizde, doğal olarak korumacılık eğilimleri güçlenecek ve milliyetçi söylevlerle kendimizi dış dünyaya kapatmanın daha ehven olacağını düşünmeye başlayacağız. Bu olasılık gerçekleşme yoluna girdiğinde, bu büyük günü çocuklarımıza adayan bir neslin vizyonunu ıskalamış olacağız.