2000’li yılların başlarında gelişmekte olan ülkeler üzerindeki en büyük risk Brezilya ve Türkiye ekonomilerindeki gelişmelerdi.
O dönemde, Brezilya mı, yoksa Türkiye mi önce patlayacak diye konuşulurdu. İki ekonomi de olumlu yönde herkesi şaşırttı.
Şimdi, gelişmekte olan ülkelere yönelik en büyük risk Çin ve Rusya ekonomilerindeki gelişmeler olarak görülüyor. Rusya’da siyasi gelişmeler ve giderek hasılatın daha büyük bir bölümünü tüketmesi nedeniyle petrole bağımlılık öne çıkıyor. Çin ekonomisinde ise şimdilik durdurulamayan şişme büyük bir risk oluşturuyor.
YETERSİZ ÖNLEMLER
Çin, Avrupa’da 1700’lü yıllarla 1800’lerin ilk yarısında yaygın olan merkantilist bir politika izliyor. Her ne pahasına olursa olsun ihracat yoluyla giderek artan dış ticaret fazlası döviz rezervlerinin hızla artmasına neden oluyor. Yani, Çin Merkez Bankası para basıp fazla dövizleri piyasadan alıyor. Bastığı parayı da geri çekmek için tahvil ihraç edip borçlanıyor (sterilizasyon).
Kısa dönemde basılan paranın borçlanma yoluyla çekilmesi enflasyonist baskıları makul düzeyde tutabilmeyi sağlayabiliyor. Ama, orta-uzun dönemde, sterilizasyonun işlevi aşınıyor. Çin ekonomisi şimdi bu süreci yaşıyor. Döviz rezervi biriktirme süreci eskiye göre daha enflasyonist oluyor. Aynı zamanda, Çin’de ücretlerin de artış eğilimine girmesiyle, enflasyon yıllık bazda yüzde 6.5 civarına geldi. Gıda fiyatlarındaki artışlar ise yüzde 10’un üzerinde seyrediyor.
Ekonomiyi soğutmaya yönelik alınan önlemlerin Çin’de şimdilik pek işe yaradığı söylenemez. Çin Merkez Bankası bu yıl içinde faizleri 6-7 kez artırdı. Mevduat munzam karşılıkları artırılmaya devam ediyor. Buna rağmen, reel faizler ya çok düşük ya da bazı alanlarda negatif. Ekonomik büyüme yüzde 11.5 civarında gerçekleşirken, son veriler Çin’de perakende satışların yüzde 18 civarında arttığını gösteriyor.
Alınan önlemelerin yetersizliği anlaşılıyor. Yeterli olabilecek önlemler ise şimdilik Çin’i yönetenlerin gündeminde değil. Amerikan ekonomisinin yavaşlaması belki de Ç,n’in aldığı önlemlerden çok daha etkin olabilecek.
ENFLASYON İHRACI
Çin ekonomisi 2000’li yıllarda küresel fiyat istikrarının devamındaki en önemli aktörlerden biri oldu. Tüm dünyaya fiyat istikrarı ihraç etti. Şimdi durum değişiyor. Çin ekonomisi dünyaya enflasyon ihraç etmeye başladı.
Sorunun çözümü aslında Çin parasının diğer paralara göre çok daha hızlı değer kazanmasına (revalüasyon) izin verilmesidir. Ama, kısa dönemde Çin’in bu çözüme yanaşacağı çok şüphelidir. Çin’in merkantilist politikalarda ısrarcı olması kendi iç dengelerini de olumsuz etkilemeye başlıyor. Dolayısıyla, şişen balonun patlama olasılığı artıyor.
Çin Borsası geçen yıl yüzde 300 civarında artmıştı. Yılın başından bu yana da yüzde 150, son bir yılda ise yüzde 220’ye yakın arttı. Bu aşamada, Çin Borsası’nın ani düşüşü ve sermaye çıkışı yalnızca Çin ekonomisini olumsuz etkilemez. Uluslararası yatırımcıların stratejilerinin değişmesiyle tüm gelişmekte olan ülkeler Çin’deki balonun patlamasıyla olumsuz etkilenebileceklerdir. Çin artık herkes için referans oldu.
Rusya ekonomisinin karışması küresel bazda şiddeti daha az olmak üzere benzer bir etki yapabilir. Ama, Rusya’ya coğrafi yakınlığımız nedeniyle gelişmekte olan ülkeler arasında kısa dönemde en fazla olumsuz etkilenen Türkiye ekonomisi olabilir.