PİYASA ekonomisinin en önemli kurallarından biri piyasalara girişin de piyasalardan çıkışın da serbest olmasıdır.
Giriş serbest, çıkış kısıtlı olduğunda, giriş de kendiliğinde kısıtlanmış olur. Giriş çeşitli nedenlerle kısıtlanmamışsa, o piyasada ahlak çöküntüsü yaşanacak demektir. Bu olguyu bankacılık sektöründe yaşadık.
Her hangi bir piyasada giriş kısıtlı, çıkış serbestse, o piyasada tekel konumu yaratılmış demektir. Böyle bir piyasayı oluşturmak maliyetlidir. Maliyeti tüm toplum öder.
TAYLAND ÖRNEĞİ
Son yıllarda yabancı sermayenin gelişmekte olan ülkelere daha önce görülmemiş boyutlarda artmasıyla belli rahatsızlıklar yaşanmaya başlandı. Yabancı sermaye girişi ile gelişmekte olan ülke paraları değerlendi. Ulusal paranın değerlenmesi yerli üretimi rahatsız etmeye başladı. Çeşitli çözümler önerilmeye başlandı.
Önerilerden biri de çeşitli şekillerde ya sermaye girişini kısıtlamak ya da çıkışı maliyetli yapmaktı. Geçenlerde Tayland bu öneriyi uygulamaya koydu.
Bundan böyle, Tayland’a dış ticaret, hizmet ihracatı ve doğrudan yabancı sermaye girişi dışındaki tüm döviz girişlerinin (bono ve hisse senedine giden) yüzde 30’u Tayland Merkez Bankası’na yatırılacaktı. Bu mevduata yabancı yatırımcı herhangi bir faiz alamayacaktı. Eğer giren para bir yıldan önce çıkmaya kalkarsa, yüzde 30’luk mevduat bir yılın sonuna kadar Merkez Bankası’nda sıfır getirili mevduat olarak kalmaya devam edecekti.
Bu kararların yürürlüğe girdiği gün Tayland Borsası çöktü. O günün akşamı hisse senedine yatırım yapan yabancı sermaye bu uygulamadan muaf tutuldu. Borsaya yeni yabancı sermaye girmesini istemediler, ama çıkışa da dayanamadılar.
Tayland devlet tahvillerine 100 milyon dolar yatırım yapmak isteyen bir yabancı yatırımcı dolar bazında yılda yüzde 20 getiri elde etmeyi umuyorsa, aslında yüzde 20 getiriyi 70 milyon dolar üzerinden kazanacak.
Yani, yıl bazında 14 milyon dolar getiri elde edebilecek. Ama, 100 milyon dolar toplam yatırım yaptığına göre, aslında gerçek getiri yüzde 14’e düşmüş olacak. Herhangi bir nedenle bir yıldan önce Tayland piyasasından çıkmaya karar verdiğinde, 30 milyon dolar faizsiz olarak Tayland’da takılmış olacak.
Bu şartlarda, Tayland’a giden yabancı sermaye doğal olarak azalacak. Diğer şartlar aynı kalıp borç verilen miktar azalacağına göre, Tayland’da getiriler artma eğilimine girecek. Büyük bir olasılıkla, yeni uygulamadan sonra çıplak getiri yüzde 20’nin üzerine çıkıp, yabancı yatırımcının gerçek getirisi yüzde 14 ile 20 arasında bir yere oturacak.
Ulusal paranın daha az değerlenmesi uğruna bugünkü konjonktürde biraz daha yüksek faizler tercih edilebilir. Konunun üzerinde durulması gereken tarafı gerçekten yabancı sermaye akımına ihtiyaç duyulduğunda faizlerin nerelere tırmanacağıdır. O dönemde, şimdi yürürlüğe konan uygulamalar kaldırılsa dahi, yabancı yatırımcıların benzer uygulamaların yeniden gündeme geleceği beklentisiyle talep edeceği risk primi yüksek olacaktır.
STOK İDARESİ
Çözüm, sermaye hareketlerini kısıtlamak değildir. Çünkü, sınırlayıcı politikalar akımı engellemeye çalışırken, stoku ihmal ederler. Asıl sorun ise stoku idare etmektir. Tayland bunu yaşayarak gördü. Yeni sermaye akımı istemeyebilirsiniz, ama gelmiş sermayenin çıkışına da dayanamazsınız.
Sermaye hareketleri ile mücadele edebilecek stratejilerin geliştirilmesi orta dönemde daha önemlidir. Bu stratejiler, gelen sermayenin çıkmasına neden olabilecek gelişmeleri önlemek ve ülkeye giren dövizlerin iç dengeleri en az değiştirecek biçimde sterilize edilmesi gibi konuları içermelidir.
Vergi benzeri önlemler kısa dönemde her zaman cazip görünmektedir. Ama, orta-uzun dönemde bu çeşit önlemler topluma daha pahalıya mal olmaktadır.