Şubat ayının son haftasında başlayıp beş gün kadar süren küresel çalkantı birçok açıdan öncekilerden oldukça farklıydı. Son çalkantı gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke ayrımı yapmadı. Tam anlamıyla küresel bir olumsuzluktu. Neyse ki, şimdilik kısa sürmüş görünüyor.
Küresel yatırımcılar hisse senedi piyasalarından çıkma eğilimi gösterdiler. Bono ve para piyasaları benzer boyutta bir çalkantı yaşamadı. Çalkantı yaşanan ülkelerde, bono ve para piyasalarındaki rahatsızlıklar daha çok hisse senedi piyasalarındaki çalkantıların tsunamisiydi denebilir.
Bizim gibi ülkelerde ulusal hisse senedi piyasasının ekonomik durumu ya da ileriye dönük iktisadi beklentileri yansıttığı söylenemez. Borsa, yerliler için iyi bir kumar, yabancılar için ise yerliler üzerinden para kazanma platformudur. Dolayısıyla, borsanın düşmesi de yükselmesi de fazla bir şey ifade etmez. Konun önemli tarafı borsadan gelebilecek çalkantıların ekonomi için önemli olan kur ve faiz gibi diğer değişkenleri etkileyip etkileyemeyeceğidir.
ÇOK YÜKSELEN ÇOK DÜŞER
Son çalkantıda göze çarpanları şöyle özetleyebiliriz:
1. Küresel yatırımcıların bilanço küçültmek için varlıklarını satması yalnızca gelişmekte olan ülkeleri ilgilendiren bir konu değildi.
2. Fiyatların hızla yükseldiği piyasalar hızla değer kaybeden piyasalar oldular.
3. Hacmi dar, dolayısıyla likiditesi fazla olmayan piyasalar en büyük darbeyi aldılar.
4. Farklı nedenlerle oluşan geçmiş küresel çalkantılarda en fazla darbe alan ülkeler bir sonraki çalkantıda da en fazla darbe almaya aday oldular.
Son çalkantıda Avrupa kıtasında en fazla darbe alan AB üyeleri İspanya ve İrlanda oldu. Aslında, ikisi de AB’nin ekonomik büyüme konusunda başarı hikayesini yazan ülkeler konumundalar. Büyük Avrupa ülkeleri sürünürken, İspanya yüzde 4’e yakın, İrlanda yüzde 5’in üzerinde büyüyor. Son çalkantıda her iki ülkenin borsası göreli olarak daha fazla hırpalandı.
İskandinav ülkelerinde borsalar son dönemde hızla artmıştı. En fazla düşüşü de yine onlar yaşadılar. Fransa, İtalya ve İsviçre fazla bir şey hissetmedi. Onlar hem yavaş büyüyorlar hem de borsaları yakın geçmişte harikalar yaratmadı. Diğerlerine göre, İngiltere ve Amerikan piyasaları da bu çalkantıda az yara alan piyasalardandı.
Gelişmekte olan ülkeler arasında en fazla darbeyi alanlardan biri Türkiye borsası oldu. Bizden daha hızlı düşen borsalar vardı. Örneğin, İstanbul borsası yüzde 9.2 düşerken, Rusya yüzde 11.8, Brezilya yüzde 9.7 düştü. Bizi diğerlerinden ayıran en büyük fark borsayla beraber yerli paranın değer yitirmesiydi. Türk Lirası dolara karşı çalkantı süresince yüzde 5.4 değer yitirdi. Bizden sonra parası değer yitiren ikinci ülke Brezilya’da kayıp yüzde 2.5 civarındaydı.
OYUN DEVAM EDİYOR
Faizi düşük ülke parasıyla borçlanıp faizi yüksek ülkelerden bono almaya ya da yükseleceği beklenen borsalardan hisse senedi almaya Türkçe’si bulunamadığından "carry-trade" deniyor. Son çalkantının önemli tetikleyicisi carry-trade’cilerin ellerindeki hisse senetlerini satıp Japonya’dan yaptıkları borçlanmaların bir kısmını ödemeye çalışmaları oldu. Japonya’da faizler hala düşük. Yükselse de, dünyanın en düşüğünden biri olmaya devam edecek. O halde, bu oyun devam edecek. Yenisi başladı bile. Oyun devam ettiği sürece de, yeni çalkantıların tohumları ortalığa serilecek.
Şimdiye kadar Japonya dışındaki fonlar bu oyunu oynuyorlardı. Durumları giderek düzelen Japon firmaları da bu oyuna katılabilecekler. Piyasa daha da büyüyebilecek. Sonuçta, bizim gibi ülkeler davulu taşımaya devam ederken, tokmak yine dışarıda kalmaya devam edecekmiş gibi görünüyor.