Büyüme hem sevindirici hem de düşündürücü

EKONOMİK büyümeye yönelik şaşırtıcı olmayan veriler açıklandı. Milli gelirimiz bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 8.5 büyüdü.

Nisan ayında artan enflasyon ile mayıs ve haziran aylarında piyasalarda yaşanan dalgalanmalar ekonomik büyümeyi pek etkilemiş görünmüyor.

On iki aylık milli gelirin yıllık bazdaki büyümesi geçen yılın üçüncü çeyreği ile birlikte hızlanma eğilimine girmiştir. Grafikten de görüldüğü gibi, bu yıllın ikinci çeyreğinde on iki aylık milli gelirin yıllık artışı yüzde 8.3’e gelmiştir.

Temmuz ayında sanayi sektöründe üretim artışı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9.5 oldu. Bu gidişle 2003 ve 2004 yıllarındaki büyüme rekorlarını yakalamamız şaşırtıcı olmayacaktır.

ESKİDEN DAHA İYİ

2005 yılı başından beri büyümenin motoru başta inşaat sektörü olmak üzere hizmetler sektörü üretimindeki büyük artışlardı. Bu yılın ikinci üç ayında inşaat sektörü üretimindeki artış birinci üç aya göre yavaşlamış görünüyor.

Yine de, geçen yılın aynı dönemine göre inşaat sektöründeki büyüme yüzde 13.7 olmuş.

Piyasalardaki dalgalanma durulduktan sonra inşaat sektöründe yeniden işlerin açılmaya başladığını da not edelim.

Sanayi sektörü üretiminde çok belirgin artışlar yaşanıyor. Yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4.5 artan sanayi sektörü üretimi yılın ikinci üç ayında yüzde 10.5 artmış görünüyor. İnşaat sektörünün büyümesindeki yavaşlama sanayi sektörünün büyümesindeki hızlanmayla kapatılmış denebilir.

Bütün bu rakamların gösterdiği iç talep artışının yılın ikinci üç ayında da hızlanarak devam ettiğidir. Piyasalarda yaşanan çalkantılar ve döviz kurlarının sıçraması iç talep büyümesinin önünü kesmişe benzemiyor. Yılın ilk üç ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.6 artan özel sektör tüketim harcamaları ikinci üç ayda yüzde 10.1 artmış.

Dayanıklı ve yarı dayanıklı tüketim mallarındaki talep artışı yüzde 15.9 ve 21.6 olmuş.

Aynı dönemde, devlet de gaza basmış görünüyor. Yılın ilk üç ayında devletin tüketim harcamaları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.1 artarken, ikinci üç aydaki artış yüzde 18 olmuş. Bütün bu rakamların enflasyondan arındırılmış reel rakamlar olduğunu da vurgulamak gerekir.

Devletin yatırım harcamalarındaki büyüme son çeyrekte negatifken, özel sektör yatırımlarındaki artışta ikinci üç ayda birinci üç aya göre bir hızlanma söz konusu.

Yılın ikinci üç ayında özel sektör yatırımları yüzde 14.8 artmış. Yatırımlar içinde bina yatırımı artışı ise yüzde 26.3 olmuş.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK/images/100/0x0/55ea8497f018fbb8f8853179

Yatırımların ve tüketimin hızlandığı bir ekonomide ithalatın artması kadar doğal bir gelişme olamaz. Dolayısıyla, yaşanan iç talep genişlemesinin dış ticaret ve cari işlemler açıklarını artırması da o denli doğaldır.

Döviz kurlarının fırlaması ve faizlerin artışı belli bir ölçüde iç talep büyümesini yavaşlatır beklentisi yaratmıştı.

Galiba, bu yöndeki beklentiler boş çıktı. En azından şimdilik, çalkantılar ekonomik birimlerce "geçici" olarak algılandı.

İç talep büyümesinin iki önemli sonucu enflasyonla mücadelede yaratacağı zorluklar ve giderek artan cari işlemler açığının yabancı yatırımcıların beklentilerini olumsuzlaştırmasıdır.

Yüksek ve yükselen cari işlemler açığı ile Türkiye giderek kendini diğer gelişmekte olan ülkelerden olumsuz yönde ayrıştırmaktadır.

Mayıs ve haziran aylarında yaşanan çalkantılar ekonomik dengeleri değiştirmekte başarısız olmuşlarsa, bu haliyle Türkiye, kendini çok daha büyük dalgalanmalara açık hale getirmektedir.

Ekonomik büyümenin yüksek olması, sürdürülebilirliği konusundaki kaygıları artırmaktadır. Bu alanda, genel seçimlerin de yaklaşıyor olmasıyla, Türkiye çok büyük bir ikilem yaşamaktadır.
Yazarın Tüm Yazıları