SON beş yılda kamu finansman dengesinde gelinen nokta hiçbir biçimde küçümsenemez.
Bütçe açıkları hızla düştü. Hızlı düşüşün ardında, faiz dışı harcamalarda yapılan tasarruflardan çok, Hazine’nin borçlanma maliyetinin düşmesiyle sağlanan faiz harcamalarındaki tasarruflar ve gelir artışları var.
Genel bütçe gelirleri içinde en önemli kalem vergi gelirleridir. 1990’lı yılların ikinci yarısında toplam genel bütçe gelirleri içinde vergi gelirlerinin payı düşme eğilimine girmişti. Bu oran yüzde 82’lerden 2001 yılında yüzde 77’lere kadar düşmüştü.
Krizden sonra artırılan vergi oranları ve getirilen yeni vergilerle bu oran 2003 yılında yüzde 85.5’e kadar yükseldi. 2005 yılında yüzde 81.5 oldu. Bu yılın ilk on aylık verilerine göre, toplam genel bütçe gelirleri içinde vergi gelirlerinin payı yüzde 83.2 oldu. Geçen yılın aynı döneminde bu oran 83.4 idi.
DOLAYLI VERGİLER
Vergi toplamada bir sorun olduğu artık çok iyi biliniyor. Yeterli vergi geliri elde edemeyen devlet toplayabildiği vergileri de daha çok dolaylı yoldan elde ediyor. Yani, vergilerin önemli bir bölümü gelirlerden (doğrudan) değil, harcamalardan (dolaylı) alınıyor.
Bir başka yazıda da vurguladığım gibi, toplam vergi gelirleri içinde doğrudan vergilerin payı hızla düştü. 1990’lı yılların ilk yarısında doğrudan ve dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yaklaşık yüzde 50-50 iken, 2005 yılında doğrudan vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 30’a düşüp dolaylı vergilerin payı yüzde 70’e fırladı. Kısacası, "gelir vergisini yalnızca vergisi kaynakta kesilenler veriyor" dense çok abartılı olmayacaktır.
Gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerin üçte biri kurumlar vergisidir. Kişisel gelir vergisi tahsilatının yüzde 90’ı kaynakta kesilen vergilerdir.
Bütün bu rakamlar devletin doğrudan vergi tahsilatındaki zorlukları göstermektedir. Bu durumda, harcamalarını kısarak artık daha fazla küçülme olanağı kalmamış devletin dolaylı vergilere yaslanmasını zorunlu olmaktadır. Bu alandaki en önemli iki kalem dahilde alınan mal ve hizmet vergileriyle uluslararası ticaret ve muamelelerden alınan vergilerdir.
KDV VE ÖTV
Dahilde alınan mal ve hizmet vergileri katma değer (kdv) ve özel tüketim vergileridir (ötv). 2003 yılında vergi gelirlerinin yarısı bu iki kalemden geldi. Bu oran 2005 yılında yüzde 44’e geriledi. Bu yılın ilk on ayında da yüzde 45 civarında. Dahilde alınan mal ve hizmet gelirleri içinde katma değer vergisinin payı düşüp özel tüketim vergisinin payı artmaktadır. Çünkü, katma değer vergisinden kaçınmak özel tüketim vergisinden kaçınmaya göre çok daha kolaydır. Özel tüketim vergisi içinde en önemli pay akaryakıt ve alkollü içkiler üzerinden alınan vergidir. Tüketicilerin bu vergiden kaçınmaları çoğu zaman olanaksız olmaktadır.
Uluslararası ticaret ve muamelelerden alınan vergilerin önemli bir bölümü ithalat üzerinden alınan katma değer vergisidir. Bu yapı eskiden beri böyledir. Son yıllarda dış ticaretten alınan vergilerin önemi daha da artmıştır. İthalat arttıkça bu kalemdeki vergi tahsilatı artmaktadır. Toplam vergi gelirleri içinde uluslararası ticaretten alınan verginin payı yüzde 18’i aşmıştır. Bu oran 2000 yılında yüzde 16 civarındaydı.
İthalat arttıkça vergi gelirleri artmaktadır. Ödemeler dengesi kaygılarıyla ileride ithalatın azalmasının doğal olarak kamu finansmanına olumsuz etkisi olacaktır.