Bulanık suda balık avlamak

ENFLASYON hedeflemesi politikası tartışılmalıdır. Tartışılırken, enflasyonun açık bir biçimde hedeflenmemesi fiyat istikrarı ana hedefinden vazgeçildiği ya da ana hedefin sulandırılmak istendiği anlamı çıkarılmamalıdır.

Her yıl belli ekonomik büyüklüklere hedef koyup ıskalayan bir kurumun hedeflerinin itibarı kalmaz. Hedefin tutması "tesadüf" olarak görülür. Böyle bir ortamda, hedefe ulaşmak için gerekli "ekonomik birimlere lider olabilme" özelliğini kurumlar yitirirler.

Türkiye’de Merkez Bankası giderek bu konuma kayma riskini taşımaktadır. Tartışılması gereken konunun özü, fiyat istikrarını sağlamaya çalışmaktan vazgeçmek değil, fiyat istikrarını Merkez Bankası’nın itibarını güçlendirerek sağlamaktır.

ÖN ŞARTLAR

Enflasyon hedeflemesinin itibarı olan bir politika olabilmesi için aşağıdaki ön şartların oluşması gerekmektedir:

1. Merkez Bankası hiçbir etki altında kalmadan bağımsız kararlar alabilme ve elindeki araçları bir kısıt gözetmeksizin kullanabilmelidir.

2. Merkez Bankası toplam iç talebi "makul" ölçülerde, "güvenilir" bir aralıkta kontrol edebilme (etkileyebilme) kabiliyetinde olmalıdır.

3. Fiyatlar üzerinde dış şokların etkileri asgari ölçülerde olmalıdır.

Bu üç ön şartın biri dahi oluşmadığında, enflasyon hedeflemesi politikasının çeşitli dönemlerde hüsranla sonuçlanması kaçınılmazdır. O nedenle de, bu politika, uygulanmakta olduğu Brezilya ve Güney Afrika gibi ülkelerde de başarılı olamamaktadır. Hedefin etrafında dengeleri oluşturmak olağan değil, istisna olmaktadır.

Türkiye’de para politikası uygulamasının 2001 yılında sonra kabul edilebilir bir bağımsızlığa kavuştuğu iddia edilebilir. Ama, diğer iki şartın oluştuğundan söz etmek, en azında içinde bulunduğumuz dönemde, mümkün değildir.

Merkez Bankası’nın elindeki para politikası araçlarının (özellikle kısa vadeli faiz) toplam iç talep üzerindeki etkilerinin "makul" ölçülerde, kabul edilebilir güven aralığında olduğunu savunmak çok zordur. Dolayısıyla, enflasyon hedeflemesi uygulamasında, Merkez Bankası bulanık suda balık avlamaya çalışmaktadır denebilir.

Bu alanda Merkez Bankası politikalarının olası etkilerini sınırlayan en önemli olgu ekonomideki para ikamesidir. Para ikamesi Merkez Bankası’nın kontrol etmeye çalıştığı para tabanını net ve kontrol edilebilir olmaktan çıkarmaktadır.

Fiyat düzeyi döviz kurlarında yaşanan şoklardan çok çabuk ve büyük oranda etkilenebilmektedir. Diğer gelişmekte olan ülkelerde de benzer bir durum söz konusudur. Kurlar her fırladığında, yıllık bazda yüzde 2-3 düzeyine kadar indirilebilmiş enflasyon yeniden çift haneli olabilmektedir.

RİSKLİ HEDEFLER

Sonuçta, enflasyon hedeflemesine yönelik para politikası, fiyat istikrarını sağlayan bir mekanizma değil, enflasyon yüksek dahi olsa, enflasyonun elden kaçırılmasına izin vermeyen bir "duruş" haline gelmektedir. Bu aşamada, merkez bankalarının "fiyat istikrarı" söylevleri bizim gibi ülkelerde giderek önemini yitirmektedir.

İçinde yaşanan şartlarda, gelişmekte olan ülkelerdeki merkez bankalarının en iyi kontrol edebildikleri büyüklük kendi bilanço büyüklüğü olmaktadır. Fiyat istikrarına yönelik olarak saptanabilecek yıllık bilanço büyümesi hedefi belki de ilk başlarda bu ülkelerdeki merkez bankaları için en tutarlı politikalardan biri olacaktır.

Önce para politikasının itibarı güçlendirilmeli, ardından "enflasyon" gibi ulaşılması riskli hedefler para politikasının açık hedefi haline getirilmelidir. Çünkü, birincisi olmadan fiyat istikrarını sağlamak ve kollamak mümkün olamamaktadır.
Yazarın Tüm Yazıları