2007 yılı iktisadi açıdan beklendiği gibi heyecanlı geçiyor. Heyecan hem iç gelişmelerden hem de dış gelişmelerden kaynaklanıyor.
İçeride iki seçim belirsizlikleri ve terörle mücadele konuları varken dışarıda uluslararası yatırımcıların tercihleri oldukça oynak. Her haber veya gelişme yabancı sermayenin yönünün çok çabuk değiştirebiliyor. Amerikan ekonomisine yönelik haberler uluslararası piyasalarda sinirlerin çok çabuk bozulmasına neden olabiliyor.
GEÇEN HAFTA
Uluslararası piyasalar karıştığında, en fazla darbeyi Türkiye alıyor. Artık, bu bir kural gibi oldu. O kadar ki, Türkiye tahvillerinin uluslararası piyasalardaki oynaklıkları diğer ülke tahvillerine de sirayet edebiliyor. Bu açıdan, Türkiye, gelişmekte olan piyasalar içinde daha da dikkatli takip edilen bir pazar haline geliyor.
Geçen hafta ortalarına doğru uluslararası piyasalarda rahatsızlıklar başladı. Avrupa faiz artırdı. Çin borsası sallandı. Türkiye’nin askeri bir operasyona giriştiği yönündeki dedikodular rahatsızlıkları tırmandırdı. Amerika’da 10 yıl vadeli devlet tahvilleri faizlerinin yüzde 5.25’i görmesi (daha birkaç ay evvel yüzde 4.5’in biraz üzerindeydi) beklentilerin üzerine tuz-biber ekti. Piyasalar Amerika’da verim eğrisinin düzelmesini (vadeler uzadıkça faizlerin daha yüksek olmasını) istemiyorlar.
Perşembe günü neredeyse tüm borsalar çöktü. Faizler fırladı. Gelişmekte olan ülkelerin paraları değer kaybetti. Gelişmekte olan ülkelerin dolar tahvilleri getirisi ile Amerikan tahvillerinin getirileri arasındaki fark (spread) arttı. Bütün bunlardan en fazla Türkiye olumsuz etkilendi. Türkiye riskinde spread yüzde 1.4’lerden 1.65’lere fırladı.
Avrupa ve Amerika’da bazı yetkililerin piyasaları yatıştırmaya yönelik demeçleri faydalı oldu. Amerikan tahvillerinin (10 yıl vadeli) getirisi cuma günü yüzde 5.1’e kadar geriledi. Amerikan borsaları ile Latin Amerikan borsaları artmaya başladı. Pazartesi günü olumlu gelişmeler Asya ve Avrupa piyasalarına da yansıdı.
GÖZLEMLER
Son dönemde yaşanan uluslararası çalkantılara yönelik şu gözlemler yapılabilir:
1. Artık Amerikan piyasaları da eskiye göre çok daha oynak hale gelmeye başlamıştır. Bizim gibi ülkeler için bu iyi haber değildir. Çünkü, uluslararası yatırımcıların "çapa" olarak baktığı Amerika’daki bazı ekonomik büyüklükler çok çabuk değişebilmektedir.
2. Sanıldığı gibi, uluslararası yatırımcılar, piyasalardaki oynaklıkların kendilerine zarar vereceğinden çekinerek hareketlerini ayarlamak gibi bir kaygıları yoktur. Birçoğu, nasıl olsa "önce ben çıkarım" beklentisiyle, "yüksek risk-yüksek getiri" yatırım stratejisine bağlı kalıp ilk işarette riskli yatırımlardan çıkma eğilimine girmektedirler. Bu strateji uluslararası piyasalardaki oynaklıkların hem boyutunu hem de sıklığını arttırmaktadır.
3. Türkiye giderek daha fazla "riskli yatırım alanı" kategorisine girmektedir. Dolayısıyla, en ufak çalkantılarda dahi, Türkiye daha fazla dayak yemektedir. Geçen haftaki çalkantı hem kısa sürdü hem de kalıcı bir etki yapmadan kolay atlatıldı denilebilir. Ama, yenileri gelecektir.
Böyle bir ortamda, doğal olarak, Türkiye’de ekonomik faaliyetlerdeki büyüme yavaşlamaktadır. Kamu finansmanının bozulması yoluyla ekonomik büyümeye olumlu katkı yapılmaya çalışılsa da, özel kesim yatırımlarını kısıp tasarruf eğilimlerini artırmaktadır. Özel kesimin artan tasarrufları kamu kesiminin azalan tasarruflarının üzerinde olabilecektir.