ULUSLARARASI mali piyasalar iki gün kötü, bir gün iyi oluyorlar. Taşlar bir türlü yerine oturmuyor. Kısa dönemde oturma olasılığı da düşük görülüyor.
İyi olduğunda, dünyanın belli başlı borsalarında fiyatlar artıyor, Amerikan bonolarının faizi artıyor. Yatırımcılar yatırımlarını şirket hisselerine kaydırırken, sakin liman olarak bilinen bonolardan çıkıyorlar.
Piyasalar kötü olduğunda, borsalar düşüyor. Amerikan bonolarının faizi de düşüyor. Yatırımcılar şirket hisselerinden çıkıp paralarını sabit gelirli (bono ve tahvil) ve göreli olarak kısa vadeli yatırım araçlarına kaydırıyorlar.
İTİBAR KAYNAĞI
Yatırımcılar bir konumdan diğerine salınırken, mali piyasalar da doğal olarak çalkalanıyor. Son aylarda bu çalkantıların hem sıklığı arttı hem de boyutu. Çalkantıların nedenleri ise eski bildiğimiz nedenler değil.
Eskiden yatırım araçlarını alıp satan piyasa tacirleri (dealer) beklentilere göre bir grup yatırım aracını satıp bir başka grup yatırım aracına kayardı. Beklentiler değiştiğinde, yatırımın yönü de değişirdi. Bu çalkantılara "dealer çalkantıları" diyebiliriz.
Şimdiki çalkantıların ana nedenine "borç krizi" diyebiliriz. Özellikle Amerika’daki konut kredilerinde batıkların artması uluslararası düzeyde "borç krizi" kaynaklı likidite sıkışıklığı yarattı. Likidite sıkışıklığı, finans kurumlarının ellerindeki yatırım araçlarını satıp kolayca nakde dönememeleri, başka finans kurumlarından borçlanmakta zorlanmaları demektir. Son bir buçuk aydır bu olgu yaşanmaktadır.
Likidite sıkışıklığının en ağır biçimi ödemeler krizidir. Yani, ekonomik birimler birbirlerine olan borçlarını ödeyebilecek para bulamamalarıdır. Bu duruma gelmemek için dünyanın belli başlı merkez bankaları sistemdeki bankalara yüklü miktarlarda borç vererek olası bir "ödemeler krizi" olgusunu önlemeye çalışmaktadırlar.
Mali kuruluşlar birbirlerinden şüphelenmeye başlamışlardır. Özellikle Avrupa’da interbank sistemi çökmüş görüntüsü vermektedir. Bankalar birbirlerine borç vermekten çekinmektedirler. Oldukça büyük olan özel şirketlerin çıkardığı finansman bonolarının ticareti durmuş gibidir. Avrupa’da portföyünde "Amerikan konut kredilerine baz menkul kıymetler" olmayan finansman kuruluşları itibarlı hale gelmişlerdir.
BİZE YÖNELİK RİSK
Uzun süre iktisatçılar dünya ekonomilerinde çalkantının eskisi gibi yine gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanabileceği tahminleri yapıyorlardı. Gelişmekte olan ülkelerde özel sektör kredilerinin çok fazla artmış olması olası bir krizin tetikleyicisi olarak görüldü. Tahminler en azından şimdilik doğru çıkmadı. Bir süre "dealer" kaynaklı çalkantılar gözlendikten sonra, çalkantının büyüğü gelişmiş ülkelerin özel kesiminden geldi.
Gelişmiş ülkelerde yaşanan sıkıntılar gelişmekte olan ülkeleri de tehdit ediyor. Tehdidin en önemli kaynağı Batı’da likidite sıkıntısı içindeki finans kurumlarının ve yatırım fonlarının bizim gibi gelişmekte olan ülkelerdeki mali yatırımlarına taze likidite kaynağı olarak bakmalarıdır. Yani, bu kuruluşlar başka kanallardan elde edemedikleri nakdi gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımlardan çıkarak sağlamaya çalışabilirler.
Amerika’nın konut kredilerinde başlayan sıkıntının tüketici kredileri ve kredi kartları borçlarına yansıması olasılığı hiç de küçük değil. Diğer gelişmiş ülkelerdeki finans kurumları da bu çeşit borçların baz edildiği menkul kıymetlere yatırım yapmalarından dolayı sıkıntı yaşıyorlar. Bu alanda Almanya öne çıkıyor. Alman mali sisteminde yaşananlar birçok ülke için önemli dersler içeriyor. Yarın devam edeceğim.