YILLARDIR yüksek enflasyonla yaşamaya alışmış bir toplum olarak Türkiye’de enflasyonun tek haneli rakamlara düştüğüne inanmak istemiyoruz. Kimileri rakamlarla oynandığını düşünüyor. Kimileri de, enflasyon düşmüş olsa da, burada kalmayacağını bekliyor. Kısacası, birçok ekonomik birim ‘böyle gitmez’ diye düşünüyor.
2002 yılından bu yana döviz kurlarında göreli bir istikrar söz konusudur. İstikrarın da ötesinde, herkesin gözünün üzerinde olduğu dolar kuru ortalama olarak bu dönemde düşmüştür. Çoğu ekonomik birim kurlarda bir ‘düzeltme’ bekledi. Bir türlü beklenen olmadı. ‘Böyle gitmez’ beklentisi yeniden güçlendi.
Şirketler her yıl hazırladıkları bütçelerde kurların en azından enflasyon paralelinde artacağını varsaymışlardır. Varsayımları üç yıldır her defasında yanlış çıkmıştır. Bir sonraki yıl yeni bütçeler hazırlandığında, ‘böyle gitmez’ beklentisiyle, yine kurların artacağı varsayımı yapılmaktadır.
YURT DIŞI
‘Böyle gitmez’ beklentisi yalnızca bize özgü bir beklenti tarzı değildir. Uluslararası piyasalarda da işler belli bir süre iyi gittiğinde ‘böyle gitmez’ beklentisi oluşmaya başlıyor. Batı dünyasında, özellikle Amerika’da, şirketler açısından 2005 yılı son yılların en iyi yıllarından biriydi. Bankaların ciroları ve karları rekorlar kırıyor. O nedenle bankalar kazandıkları paraları ne yapacaklarını bilemiyorlar. Başka ülkelerde banka satın almaya çalışıyorlar. Ama, herkesin kafasının arkasında ‘böyle gitmez’ beklentisi oluşuyor.
Gelişmekte olan piyasalara giden mali sermaye son üç-dört yıldır çok büyük paralar kazandı. Para kazandıkça ‘böyle gitmez’ beklentisi yayılmaya başladı. O nedenle de, en ufak bir belirsizlik doğduğunda, piyasaların tepkisi daha sert olmaya başladı. Petrol fiyatları biraz kıpırdıyor, mali piyasaların siniri bozuluyor. FED’in yayınladığı bir rapor sert bulunuyor, piyasalar kıpırdıyor. ‘Böyle gitmez’ beklentisi ‘havadan nem kapma’ eğilimlerini de artırıyor.
Dünya ekonomik büyümesinin motoru durumundaki Amerika’da ekonomik büyüme rekorlar kırmaktadır. Ama, ‘böyle gitmez’ beklentisiyle gelecek yıllarda büyümenin düşeceği hesaplanmaktadır. Amerika 2004 yılında yüzde 4.2 büyüdü, bu yıl yüzde 4’e yakın büyüyeceği tahminleri yapılıyor. Gelecek yıl ise büyümenin yüzde 3’e düşeceği düşünülüyor. Benzer beklentiler geçen yıl da geçerliydi.
RİSK İDARESİ
Bu yıl gelişmekte olan piyasalara akan mali sermaye tarihin en yüksek düzeyine çıktı. Yıl içindeki tahminler devamlı yukarı yönde revize edildi. Son tahminlere göre, gelişmekte olan piyasalara 2005 yılı içinde akan mali sermayenin 350 milyar dolara ulaşacağı düşünülüyor. Sermaye akımları rekorlar kırdıkça, ‘böyle gitmez’ beklentisi bu alanda da gündeme geliyor.
Bizim gibi ülkelerin bugün üzerinde oturdukları ekonomik dengelerin korunabilmesi için uluslararası sermaye akımlarının önemi küçümsenemez. ‘Böyle gitmez’ beklentisiyle işlerin böyle gitmemesi gelişmekte olan ülkelerde dengeleri sarsacak nitelikte olacaktır.
İşlerin böyle gidip gitmeyeceğine yönelik kesin bir yargıya varmak olanaksızdır. Ama, ‘böyle gitmez’ beklentisi yaygınlaştıkça, işlerin böyle gitmesi olasılığı da azalmaktadır. Bu açıdan, Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı dayanıklılığını artıracak ‘risk idaresi’ odaklı ekonomi politikalarını uygulamaya geçirmesi orta dönemde istikrarı ve istikrar beklentilerini güçlendirecektir.