MAKRO ekonomik alanda çok önemli kazanımlar elde edildi. Ekonomik büyümeden hiç ödün vermeden enflasyon yüzde 90’lardan tek haneli rakamlara indi. Nominal ve reel faizler aynı paralelde düştü. Beş yıl önce bunların hiçbirini hayal dahi edemezdik.
Döviz kurları göreli bir istikrara kavuştu. Ekonominin üzerinden sis perdesi kalkıp ileriye dönük hesaplar yapmak giderek daha kolaylaştı. Birçok sanayici bugünlere bakıp geçmişte enflasyonlu ortamda ne denli afaki kararlar alıp el yordamıyla işleri idare ettiklerini şimdi daha iyi anlamaya başladılar.
ENFLASYON ÇÖZÜM OLAMAZ
Makro ekonomik ortamın göreli olarak düzelmesi mikro alanda sorunların azaldığı anlamına gelmiyor. Aksine, makro sorunların içinde yaşamaya alışmış kesimler uyum sorunu çekiyorlar. Mikro sorunlar daha da ağırlaşıyor. Bir anlamda, "sudan çıkmış balık" gibi yeni ortam birçok alanda sorunmuş gibi görünmeye başlıyor.
Ekonomik büyüme bir süre işsizliğe çözüm olamıyor. Verimlilik artışını yeterince gerçekleştiremeyen sanayiler yeni ortamda yaşamakta zorlanıyorlar. İç piyasalarda yurt dışından gelen rekabetin etkisi giderek daha da olumsuz hale geliyor. Ücretler ekonomik büyüme ve verimlilik artışı paralelinde artmıyor. Küçük ölçekli işletmeler giderek zorlanıyor. Ekonomi sanki bir kısır döngüye giriyormuş gibi bir izlenim doğuyor.
Bu aşamada, siyaset kaçınılmaz olarak devreye giriyor. Çünkü, yaşanan sorunların çoğu siyasetin duyarlı olduğu konular. İşsizlik siyaseti yıpratıyor. Küçük işletmelerin zor duruma girmesi siyasetçileri kaygılandırıyor. Kısacası, enflasyonlu ortamdan daha kötü duruma gelmiş kitleler "siyasetçinin dertlerine derman olmadığını" düşünmeye başlıyorlar.
Bu noktada siyasetin direnme gücü öne çıkıyor. "Acaba, enflasyonu çok hızlı mı düşürdük?" sorusu akılları kurcalamaya başlıyor. "Biraz enflasyon daha mı iyi olur?" sorusu sorulmaya başlıyor. Çoğu zaman da, bir aşamada, siyasetçi bu sorulara olumlu yanıt veriyor. "Biraz enflasyondan bir şey olmaz" anlayışıyla kazanımlar kaybediliyor. Durumunun düzeltilmesi hedeflenen kitleler daha da kötü duruma düşüyorlar.
DENEYİMLER
Uluslararası deneyimler bu çeşit senaryolarla doludur. 1980’lerin başında istikrar programını başarıya ulaştırmış Meksika mikro sorunların neden olduğu baskılar dayanamayıp 1990’ların başında ekonomisini çökertti. 1990’ların başında ekonomik istikrarı oluşturan Arjantin para politikasıyla uyumlu olmayan mali politikalar uygulamaya başlayınca ekonomisini tarihinin en derin krizine soktu. 1980’lerin başında ekonomik istikrar yoluna kararlı adımlarla başlayan Türkiye 1987’de "biraz enflasyondan bir şey olmaz" anlayışını benimsedi ve 2001 yılında dağıttı. Brezilya’nın yo-yo görüntüsü ortada.
Şimdi, yeniden bir dönüm noktasına gelmiş gibi görünüyoruz. Çeşitli üreticiler iki günde bir Başbakan’ı ziyaret etmeye başladılar. Hükümetin iki seçeneği var.
Hükümet üzerine gelen baskılara direnecek ve kalıcı ekonomik istikrar tesis edilebilecek. Ya da, "bu ekonomiyi çok sıktık, biraz enflasyondan bir şey olmaz" denecek ve tehlikeli sulara girmiş olacağız. Bu şekilde, hükümet de aslında kalıcı istikrara kendisinin de inanmadığını göstermiş olacak. Birinci seçenekte direnen hükümet mikro sorunların da giderek hafiflediği kalıcı istikrarı oluşturmuş olacak.
Ekonomik istikrar ortamı enflasyonlu ortamdan çok farklıdır. Enflasyonlu ortamda yaşam şansı bulmuş üretimler eskiden kalma yaşam tarzı ile istikrarlı ortamlarda yaşamayabilirler. Oldukları halleriyle orta-uzun dönemde yaşama şansı olmayan işletmeleri ayakta tutmaya çalışmak kısa dönemde altından kalkılamayacak ekonomik sorunlara davetiye çıkarmak olur.