BANKALARIN kamuoyu karşısındaki itibarı zaten iyi değildi. 2001 Krizi’nden hemen önce ve sonra bankacılık sektöründe yaşananlar sektörün itibarını daha da kötüleştirdi. İtimat kurumları olması gereken bankaların sahipleri ve idarecileri çok yara aldılar.
Sektör, içine düştüğü kötü durumdan kurtulmanın yollarını aramalıdır. Kamuoyu ile daha sıcak ilişkiler içine girerek üstlendiği işlevlerin ekonomi ve ekonomik birimler için önemini vurgulamalıdır. Bunu yaparken, inandırıcı ve samimi olabilmelidir. Lafla değil, duruşuyla ve uygulamalarıyla, "soyguncu" olmadığını ispatlamalıdır.
YANLIŞ YAKLAŞIM
Bugüne kadar bankacılık sektörünün kaybolan itibarını tamir etme yönünde çok inandırıcı adımlar atıldığı söylenemez. Aksine, bazı uygulamalarıyla, bankalarımız kamuoyu gözünde farklı alanlarda "soyguncu" görünümünü daha da pekiştirmektedir. Bunun en çarpıcı örnekleri çeşitli bankacılık hizmetleri karşılığında alınan ücretler ve ücretlerin alınma yöntemidir.
Bankalar çok haklı olarak sundukları servis karşılığında bir ücret talep etmektedirler. Örneğin, hesaplar arası para transferinde EFT ücreti alınmaktadır. Bu çok doğaldır. Geçmişte alınmaması hataydı. Şimdi, işler zorlaştıkça bu çeşit hizmetlerden ücret alınması, müşterileri kızdırsa da, olağandır. Çünkü, bankalar da bu hizmeti gerçekleştirmek için bir maliyet yüklenmektedir.
Aynı şekilde, bankaların mevduat hesapları üzerinden bir "işletim ücreti" almaları da normal karşılanmalıdır. Doğrudan ve dolaylı yollardan yüklenilen, ama belli bir işlem yoluyla tahsil edilemeyen maliyetler bu yolla karşılanmaktadır. Ayrıca, işletim ücreti yoluyla banka müşterilerinin hesaplarını daha ekonomik idare etmeleri sağlanmakta ve bankalara ek yükler getirmeleri bir ölçüde önlenmektedir.
Sorun, bankaların sundukları çeşitli hizmetler karşılığı ücret talep etmeleri değildir. Ücretlerin düzeyi de sorun değildir. Bir bankada ücretleri yüksek bulanlar bankalarını değiştirirler. Rekabet de bunu gerektirir.
Sorun, ücretlerin nasıl tahsil edildiğidir. Banka müşterilerinin haberi dahi olmadan, geçmişte verilen hizmetlerin ücretleri hesaplardan otomatik olarak kesilmekte ya da müşterilerin bilgisine sunulmadan çeşitli hizmetler verilip geri dönüşü olmadan çeşitli ücretler tahsil edilmektedir. Bir benzetme yapılabilirse, bankaların bu yaklaşımları, müşterilerin fiyatını bilmeden bir malı alıp kasiyere gitmesi ve kasiyerin söylediği fiyatı ödemek zorunda olmasına benzemektedir. Malı rafa geri koymanın olanağı ortadan kaldırılmaktadır.
İş bittikten sonra aldığı servisin ücretini öğrenen müşteri doğal olarak çileden çıkmaktadır. Bankalar, bir kez daha "soyguncu" görünümünü kamuoyu önünde pekiştirmiş olmaktadır. Bu yaklaşım yanlıştır.
TAM BİLGİ
Çeşitli nedenlerle bankalarımız sundukları hizmetleri haber vermek üzere müşterilerinin cep telefonlarına mesajlar göndermektedir. Ama, sundukları servis karşılığında ücret talep edeceklerini ya da ücretin ne olduğu konusunda bankalarımız müşterilerini çoğu kez hiç bilgilendirmemektedir. Bir mesaj daha atıp da hesap işletim ücretlerinin iki katına çıkarıldığını ya da yeni ücret tarifelerini müşterilerine haber verilemez mi? Bu şekilde, banka müşterileri o bankada hesaplarını tutup tutmayacaklarına ya da belli servisleri o bankadan satın alıp almayacaklarına ücrete bakarak karar veremezler mi?
Serbest piyasanın en önemli öğesi alıcı ve satıcının tam bilgiyle satım ve alım kararlarını vermesidir. Bu süreç alıcı ya da satıcı tarafından bilerek çarpıtıldığında, çarpıtan taraf "soyguncu" konuna düşer. Bankalarımızın düştüğü durum budur. Düşülen bu durum bankalarımızın zaten az olan itibarını daha da fazla zedelemektedir.