TÜRKİYE bankacılık sektöründe risk idaresi bir takım rakamların denetim otoritesine raporlamanın ötesine geçemedi.
Risk idaresi kapsamında elde edilen rakamlar risk alırken verilen kararların en önemli parametrelerinden biri olamadı.
Son üç yıldır bankacılık sektöründe rekabet giderek arttı. Rekabetteki artışın bir bölümü yeni piyasaların büyümesinden kaynaklandı. Rekabet artışının bir diğer nedeni yabacıya görücüye çıkan bankaların pazar payını artırmaya yönelik tavırlarıydı.
DAYAK YENDİ
Son dört yıllık süreçte faizler düştü. Ama, dikkat edilirse, kredi faizleri mevduat faizlerinden çok daha hızlı düştü. Bankalarımız ellerindeki Hazine bonolarının değerlerinin artması (sermaye kazançları) ve bankacılık hizmet gelirlerini artırma yoluyla kar ettiler. Net faiz kazançlarında göreli bir düşüş dahi yaşandı.
Bankaların en önemli kaynağı olan mevduatlarda ortalama vade üç ayken, konut kredilerinde vadeler on yıl ve ötesine uzadı. Bazı bankalarımız vade uyumsuzluğunu benzer vadelerde kredi bularak idare ederken, bazı bankalarımız korkutucu boyutlarda vade uyumsuzlukları ile yaşamak zorunda kaldılar.
Tüketici kredilerinde de faizler mevduat faizlerine göre çok daha hızlı düştü. Vadeler uzadı. Benzer durum bu alanda da yaşandı.
Mayıs ve haziran aylarında yaşanan çalkantıyla beraber faizler arttı. Dalganın hafiflemesiyle kurlar düşme eğilimine girmişken, faizler aynı hızda düşmedi. Faizlerin düşmesinde belli bir direnç var. Bu direncin bir bölümü de para politikasının haklı duruşundan kaynaklanıyor.
Her zaman döviz kurlarının fırlamasından dayak yemeye alışmış bankacılık sektörü bu kez faizlerin artmasından dayak yedi. Riski idare etmede başarılı olamayanlar dayak yemeye devam ediyorlar. Geçmişte düşük faizle verilmiş uzun vadeli krediler şimdi daha yüksek maliyetlerle elde edilen kaynaklarla finanse ediliyor.
Faizlerin artması nedeniyle bankacılık kesimi küçümsenmeyecek bir miktarda öz kaynaklarını yitirdi. Bankacılık sektöründe öz kaynak yeterliliği düştü. Yılın ilk yarısında 5 milyar YTL kar gösterdiler, ama öz kaynakları bundan daha fazla düştü. Çok da büyük olmayan bir dalgalanmanın nelere mal olabileceği şimdi daha iyi anlaşılmış olmalı. En azından bir süre bankacılık sektörü geçmişe göre biraz daha tutucu olabilecektir.
DAYAK UNUTULABİLİR
Kredi faizleri eskisi kadar hızlı düşmeyecektir. Enflasyon düşme eğilimine girse dahi, faizler eskisi kadar cömertçe düşmeyecek, vadeler eskisi kadar korkusuzca uzamayacaktır. Ama, bizlerin hafızası kısa vadelidir. Bir süre sonra mayıs ve haziran aylarında yaşananlar ve sonuçları unutulup eski davranış kalıplarımıza yeniden dönebiliriz.
Bunu engelleyici tek etken denetim ve gözetim otoritesinin risk idaresini bankaların kararlarında bir parametre olarak kullanılmasını zorunlu hale getirecek yaklaşımı olacaktır. Sistemde yabancı sermayeli bankaların artması da tüm bankacılık sisteminin bu yolda ilerlemesini bir ölçüde sağlayabilir. Diğer taraftan, yabancı sermayeli bankaların da bir süre sonra yerli sermayeli bankalar gibi hareket etmesinin önünde, denetim otoritesinin tüm bankacılık sektörüne yönelik yaptırımlarının dışında hiçbir engel yoktur.
Bankalarımızı risk idaresine yöneltecek en önemli etkenlerden bir diğeri de para politikasının alacağı tavırdır. Daha tutucu bir para politikası tepki fonksiyonu bankalarımızın da risk açısından daha tutucu bir tavır içinde olmalarını sağlayabilecektir.