UZUN bir aradan sonra Avrupa Merkez Bankası (AMB) Euro faizini geçen hafta değiştirdi.
AMB faizi yüzde 2.25 oldu. Uzun müzakerelerden sonra faizlerin 0.25 puan artışı Avrupa’nın dertlerine derman olacakmış gibi görünmüyor.
Sorun, faizlerin artmış olup olmaması değil, AMB’nın hareket kabiliyetinin oldukça sınırlı olduğu konusunda piyasaların aldığı izlenimdir. Fiyat istikrarını hedef almış bir merkez bankası açısından, AMB’nın içinde bulunduğu durum çok rahatsız edicidir.
Kararlı bir biçimde uygulandığı yönünde izlenim veremeyen bir para politikası, doğru yönde adımlar atılsa dahi, çözümden çok sorun üretir. Avrupa da bu tuzağa düşüyor.
FARKLI YAPILAR
Mali (fiskal) birlik olmadan parasal birliğe gidilmiş olması Euro bölgesindeki her ülkenin maliye bakanında para politikası konusunda AMB üzerinde baskı oluşturma ihtiyacı doğuruyor. Sorunlar da Euro bölgesi ülkelerinde giderek farklılaşıyor. Farklılaştıkça, her kafadan farklı sesler çıkıyor.
Bazı ülkeler açısından faizlerin artması olumlu olarak algılanırken, bazı ülkeler için faizlerin artması sorunları daha da ağırlaştıracağı düşünülüyor. Sonuçta, faizlerin hiç değiştirilmemesi tercih edilen çözüm oluyor. Uzun süredir AMB’nın faizleri değiştirememesinin arkasında da ağırlıkla bu neden var.
İşsizlik Avrupa ekonomilerinin en büyük sorunlarından biri durumundadır. İşsizliğin büyük bir bölümü de büyük ülkelerdeki yapısal sorunlardan kaynaklanıyor. Avrupa ülkeleri yapısal sorunların çözümünü erteleyerek bu noktaya geldi. Emek piyasasındaki katılıkların yumuşatılması ve sosyal güvenlik sistemi reformları hep ertelendi. Sonuçta, işsizlikle mücadele düşük faizler olarak algılanmaya başlandı.
Yapılanlar göstermelik çözümlerden öteye gidemedi. Maliye politikalarında yaratılan günahların faturası şimdi daha yüksek faizlerle yaşamak olarak Avrupa ekonomilerine çıkıyor.
Euro bölgesindeki on iki ülkenin altısında kamu açıkları Birlik kriterlerinin ya sınırında ya da aşmış durumda. 2004 yılında, kamu açıklarının milli gelire oranı Yunanistan’da yüzde 6.6, Almanya’da yüzde 3.7, Fransa’da yüzde 3.6, İtalya’da yüzde 3.2, İngiltere’de yüzde 3.1 ve Portekiz’de yüzde 3 oldu.
Euro bölgesinde mali disiplini sürdükleri halde, enflasyonist baskıları hissetmeye başlayan ülkeler var. örneğin, tüketici fiyatları son dönemde yıllık bazda, Lüksemburg’da yüzde 5, İspanya’da yüzde 3.5, İrlanda’da yüzde 2.7 arttı. Bundesbank verilerine göre, Almanya’da üretici fiyatları ciddi bir artış eğilimine girdi. Bölgedeki ortamla enflasyon ise yüzde 2.5.
EURO’NUN İSTİKRARI
Kısacası, Euro bölgesinin bazı ülkeleri enflasyonla mücadelenin öncelikli olmasını savunurken, bazıları yüksek faizlerin işsizliği daha da artıracağından ve zaten bozuk olan kamu finansman dengesinin daha da bozulacağından çekinmeye başladılar. Her tarafa bakmak durumunda olan AMB da bugüne kadar uyarılar yaparak işi idare etmeye çalıştı. Ama, bir şekilde faizleri 0.25 puan artırabildi.
Avrupa’dan Amerika’dakine benzer sürekli bir faiz artışı beklemek çok gerçekçi olmayacaktır. Bu küçük faiz artışı enflasyondan çekinenleri bir süre susturmaya yöneliktir. Ama, kamu finansmanında kararlı adımlar atılmadığında, belli aralıklarla Avrupa’da da faiz artışları gündeme gelecektir.
Bu karışıklık içinde, Euro-dolar kurunda istikrarlı bir seyir beklemek çok gerçekçi değildir. Piyasadaki genel tahminlerin aksine, AMB’dan kararlı bir tutum görülmediği sürece, orta dönemde Euro’nun daha da değer kaybetmesi söz konusu olabilecektir.