TÜRKİYE’de asgari ücret düzeyinin yüksek olup olmadığı son dönemlerde daha sık tartışılmaya başlandı.
Asgari ücretin yüksek olup olmadığına karar vermeden önce, asgari ücret uygulamasının ne işe yaradığını tespit etmek daha önemlidir.
IMF ve OECD gibi kuruluşlar asgari ücretin göreli olarak yüksek olduğunu iddia ederken, Türkiye’deki ilgili makam ve kuruluşlar bu konuya yorum getirmekten kaçınıyorlar.
Çalışanların zar zor geçindiği bir ortamda "asgari ücret nasıl yüksek olurmuş?" gibi yuvarlak bir cümle ile konu geçiştiriliyor. Ne asgari ücretin ne işe yaradığı tam olarak biliniyor ne de uluslararası rekabet şartları ücret düzeyi tartışılırken hesaba katılıyor.
MUHASEBE BİRİMİ Mİ?
Asgari ücret uygulamasının mantığı çalışanlara asgari bir hayat düzeyinin sağlanmasıdır. Bu mantığın dayandığı en önemli varsayım, böyle bir uygulamanın olmaması durumunda piyasada oluşacak ücretin daha düşük olacağıdır.
Dolayısıyla, asgari ücretin piyasada belirlenen ücretten daha yüksek olması beklenir. Asgari ücret, arz ve talep dengesinin belirleyeceği "piyasa ücreti" düzeyinden daha yüksek olduğuna göre, bu uygulamayla belli bir işsizlik düzeyine (arz fazlasına) de müsamaha ediliyor demektir.
Asgari ücret uygulaması gerçekten Türkiye’de işsizlik oranının yüksek olmasının nedenlerinden biri midir? Türkiye’de çalışanların kaçta kaçı asgari ücret uygulaması sayesinde alabileceğinden daha fazla ücret almaktadır? Asgari ücret uygulaması gerçekten asgari bir hayat standardını sağlamada önemli parametrelerden biri midir? Uluslararası rekabet şartları asgari ücret düzeyini haklı çıkarmakta mıdır? Bu uygulamadan, eğer varsa, hangi sektörler göreli olarak daha olumsuz etkilenmektedir.
Bu soruların yanıtlarını vermek o denli kolay değildir. Her soru bir doktora tezi olabilecek derinliktedir. Ama, maalesef, "asgari ücret" tartışılırken bu uygulamanın amaçladığı önemli hedeflere ne kadar yaklaşıldığı göz ardı edilmektedir.
Belki, Türkiye’de "asgari ücret" düzeyi bir kısıt olma durumunda olmayabilir. Yani, çoğu çalışanlar gerçekte zaten asgari ücretin üzerinde ücret almaktadırlar; asgari ücret düzeyi bir muhasebe birimi olarak kullanılmaktadır.
Belki, Türkiye’de asgari ücret düzeyinin değil, ortalama ücret düzeyinin yüksek ya da düşük olduğu tartışılmalıdır.
Resmi veriler bu konularda çok az ipucu verebilmektedirler. Örneğin, Türkiye’de ücretten alınan gelir vergisinin çok büyük bir bölümü asgari ücret üzerinden alınan gelir vergisidir. Bunun gerçeği yansıtması olasılığı oldukça düşüktür.
Aynı şekilde, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun topladığı primlerin önemli bir bölümü asgari ücretli görünenlerden toplanan primlerdir. Çalışanların önemli bir bölümü gerçekten asgari ücret düzeyinden ücret alıyorlarsa, asgari ücret uygulaması yeniden gözden geçirilmelidir.
DAHA FAZLA ARAŞTIRMA
Bütün bu verilerin gerçeği yansıttıklarını iddia etmek zordur. Çünkü, bütün bu rakamlar Türkiye’de çalışanların önemli bir bölümünün asgari ücret aldığına işaret etmektedir. Buna karşılık, çoğunlukla kayıt dışında bulunan çoğu düz inşaat işçilerinin eline asgari ücretten daha yüksek bir meblağın geçtiği bilinmektedir. O halde, asgari ücret, kayıt içindeki istihdamın resmi ücret düzeyidir gibi bir izlenim doğmaktadır.
Eğer durum gerçekten böyleyse, asgari ücret düzeyinin artması istihdamda kayıt dışılığı artırabilecek ya da devletin gelir vergisi tahsilatını artırabilecektir. Ama, gerçekten çalışanların ücret düzeyini artırıp artırmayacağı şüphelidir. En azından, bu yönde elimizde fazla bir bilgi yoktur.
Bu konuda işçi ve işveren kuruluşlarıyla üniversite araştırmacılarına önemli görevler düşmektedir. Asgari ücret üzerinde afaki tartışmalar yapmak yerine, asgari ücret uygulamasının gerçekten ne işe yaradığı bilimsel yaklaşımlarla derinlemesine analiz edilmelidir.
Bu konularda şimdiye kadar yapılmış münferit çalışmaları yeterli kabul etmek yapılabilecek bir başka yanlıştır.