Son haftalardaki küresel çalkantıların bahanesi Amerika’daki konut kredileri piyasasındaki belirsizlikler oldu. Geçen yıla kadar Amerika’da ekonomik büyümenin motoru durumundaki konut piyasası şimdi ekonomiyi sallar hale geldi.
Konut kredilerinde batık artınca, bu alana yatırım yapmış şirketler zora girmeye başladı. Henüz boyutu tam olarak bilinmese de, IMF Başkanı Rato ve eski FED Başkanı Greenspan’in söylediklerine göre, Amerika’daki konut kredileri piyasasındaki çalkantılar hafife alınacak boyutta değil.
FAİZİN AZİZLİĞİ
Ne oldu Amerika’daki konut piyasasına?
Amerika’da faizler 2000’li yılların başında çok düştü. FED kısa vadeli faizleri daha önce 1930’lardaki Büyük Buhran döneminde görülen yüzde 1’e kadar düşürdü. Doğal olarak diğer vadedeki faizler de düştü. Bir ara değişken konut kredileri faizleri yıllık yüzde 3 düzeyini dahi gördü. Faizler bu denli düşük olunca, konut fiyatları sıçradı.
Konutların fiyatı sıçrayınca, Amerikan tüketicisi daha fazla borç alabilme olanağına kavuştu. Değeri 100 bin dolar evin sahibi olan ailenin ev üzerindeki borcu 70 bin dolarken, ev fiyatı 150 bin dolar oldu. Aynı aile evin yeni değeri ile borçlu olduğu miktar farkı kadar yeni borçlanma olanağına kavuştu. Aldığı bu borcu başka yerlerde kullandı. Jip aldı, tatile çıktı. 2002-2005 yıllarında dönemin FED Başkanı Greenspan Amerika’daki iç talep artışındaki bu noktayı çok sık vurguladı.
Şimdi faizler artıyor. Değişken faizli konut kredisi alanların aylık ödemeleri de artıyor. Dolayısıyla, gelirlerin daha büyük bir bölümü en kredisinin taksitlerini ödemeye gitmeye başladı. Buna karşılık, değeri bir zamanlar 150 bin dolar evin piyasa değeri 120 bin dolara düştü. Birçok aile evin şimdiki piyasa değerinden daha fazla aynı ev üzerinden borç almış konumuna düştü. Finans kurumları da, arkasında teminat değeri olmayan krediler vermiş konuma geldiler.
Amerika’da bir yandan konut kredilerinde batıklar artmaya başladı, diğer taraftan, bu piyasada iş yapan finans kurumları teminatsız duruma düşen krediler için karşılık ayırma zorunda kalmaya başladılar. Kısacası, Amerikan konut piyasası çifte tokat yemeye başladı. Bunun arkasında birbirinden bağımsız olmayan iki önemli neden vardı: konut fiyatlarının düşmesi ve faizlerin artması.
RİSK YÖNETİMİ
Benzer zorluklar eskiden ülkelerin başına gelirdi. Hatırlanacak olursa, 1970’lerde petrol fiyatlarının görülmemiş düzeyde artmasıyla oluşan enflasyon baskısını hafifletmek amacıyla gelişmiş ülkelerde faizler önemli ölçüde arttı. Gelişmiş ülkelerde büyüme durdu. Gelişmekte olan ülkeler ise borç krizi içine girdiler. Devletler dış borçlarını ödeyemez duruma düştüler. Çünkü, devletler artan borç faizlerini ödeyememeye, kısacası, borçlarını servis edememeye başladılar.
Bugün Amerika’da konut kredileri piyasasında yaşananlarla 1970’li yılların sonunda ve 1980’li yılların başında gelişmekte olan ülkelerde yaşananlar arasında nedensel açıdan çok fazla bir fark yok. Faizler artınca, bir takım borçlular zor duruma düşüyorlar. Zor duruma düşenler genellikle risk yönetimini yapamayanlar.
2000’li yılların ekonomilerinin yumuşak karnı özel kesim olma yolundadır. Gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde bu açıdan fazla bir fark görünmemektedir. Dolayısıyla, özel kesimde risk yönetimi tüm dünya için önemli hale gelmektedir.