Finansal krizlerde günlerin değil, bazen saatlerin önemi vardır. Güven krizini aşmaya yönelik sabah düşünülen önlemler öğleden sonra geçerliliğini yitirebilir. Çünkü, finansal krizler her an farklı bir niteliğe bürünebilir.
Krizden çıkışın yollarını arayan otoriteler arkadan koşarak değil, ancak krizin önüne geçerek başarılı olabilirler. Krizin önünde koşmak, piyasaların "keşke olsa" diye hayal ettiği, ama gerçekleşmesini pek beklemediği, piyasada sinirleri yatıştırabilecek önlemleri uygulamaya sokmak diye tanımlanabilir. Önlemlerin yeterince şaşırtıcı olması önemlidir. Ama, bir o kadar da önemli olan, önlemlerin kararlılıkla ve ivedilikle devreye sokulmasıdır.
ZAMAN KAYBEDİLİYOR
Güven krizini aşmaya yönelik olarak geliştirilebilecek hiçbir öneri dört dörtlük olamaz. Tüm olası önlemler işe yarayabileceği konusunda riskler içerir. Maliyetlidir. "Ahlak çöküntüsü" (moral hazard) yaratabilirler. Ama, bir şey yapılmasa maliyet çok daha büyüktür. Dolayısıyla, işin içindekilerin önerileri dışında alternatifler aramak zaman kaybından başka fazla yarar sağlamaz.
Amerika’da geçen haftadan beri yaşananlar krizin iyi yönetilemediği izlenimi veriyor. Geçen Perşembe günü devletin kötü konut kredilerini satın alacağı haberi kamuoyuna yayıldı. Hatta, bazı yatırım fonlarına ve yatırım araçlarına bir sigorta sistemi oluşturulduğu haberleri yayıldı. "Vergi verenlerin paralarının şirket kurtarılmalarında kullanılmaz" beklentisiyle bu haberler finans piyasaları için yeteri kadar şaşırtıcıydı. Güven krizini aşabilecek unsurlar içeriyordu.
Konunun ivediliği ortadayken, güven krizini aşma operasyonu siyasi platforma çekildi. Siyasiler konuyu tartışmaya, planın ilerisini gerisini ellemeye başladılar. Bu sürecin piyasalara verdiği mesaj otoritenin neyi nasıl yapacağı konusunda kararlılığının olmadığıydı. Piyasaları yatıştırma planı "kabahat kimde" aramasına dönüştü. Piyasalar yeniden karıştı. Yatırım fonlarından çıkışları yavaşlatmaya yönelik ortaya atılan çözümlerden çıkışların yavaşlaması üzerine geri dönüş sinyalleri verilmesi finans piyasalarının otoritenin ciddi ve kararlı olmadığı şeklinde yorumlamasına neden oldu.
Bu aşamada, geçen perşembe günü ortaya atılan yatıştırma planının çalışıp çalışmayacağı dahi piyasalar açısından tartışmalı hale geldi. Önerilerin "şaşırtıcı" etkisi kaybolmaya başladı. Yani, otorite bir günlüğüne krizin önüne geçmiş görünürken yeniden gerisine düştü. Kongre geçen hafta sonu kendine sunulan piyasaları yatıştırma plan taslağını olduğu gibi kabul etse dahi, sonucun olumlu olup olmayacağı şüpheli. Şimdi, piyasalar, "bazı kötü kredileri devlet alacak da, sonra ne olacak?" diye sormaya başladılar. Yeniden şaşırtıcı bir önlemler paketi ile piyasaların karşısına çıkılması gerekebilir. Çünkü, güven krizi nitelik değiştirmeye başladı. Bunun anlamı piyasaları yatıştırmanın maliyetinin giderek arttığıdır.
MALİYET ARTIYOR
Piyasalar bir şekilde bir gün elbette yeniden istikrara kavuşacak. Hiçbir krizin devamlılığı olamaz. Ama, finansal istikrarsızlığın faturası, kriz uzadıkça artıyor. Finansal sistemin kilitlenmesi bir aşamada güven krizinin yayılması ve derinleşmesi olasılığını artırıyor. Bu yönde gelişmeler var. Ekonomik durgunluğun derinleşmesi olasılığı artıyor. Vergi verenler korunmaya çalışılırken vergi verenlerin servetlerinin giderek azalmasına, hatta yok olma olasılığının artmasına göz yumuluyor.
Bizler olan biteni seyrediyoruz. Ama, bugünlerde Amerikan ekonomisindeki gelişmeler Türkiye ekonomisini de çok yakından ilgilendiriyor. Krizin kontrol altına alınmasının zaman alması bizim için de maliyeti artırıyor.