2007 yılı Türkiye ekonomisi için karışık bir yıl oldu. Dengeler kaygı verici boyutlarda bozulmadı.
Ama, gerekli kararlılık gösterilebilseydi, iktisadi açıdan çok daha iyi bir durumda olunabilirdi. 2007 yılı, 1990’lar ölçeğinde belki kayıp bir yıl olmadı, ama zamanın çok da iyi kullanılamadığı bir yıl oldu.
2007 yılının seçim yılı olması siyasetçiyi kararsızlığa ve atalete itti. Son altı yıldır çok önemli reformlar yapılıp ekonomik büyüme yüzde 7’lerin üzerine çıkıp enflasyon tek hanelere indiği halde, ekonomik gelişmeleri yığınlara mal edememe yönünde oluşan izlenimin telaşı içinde 2007 yılında siyasetçiler çabuk ve kolay çözümler peşinde koştular. Halbuki, koşullar ve dengeler gevşemeye izin vermeyecek kadar kırılgandı.
KAMU SEKTÖRÜ
Giderek acil hale gelen reformlar rafa kalktı. Yerine, bütçede kitlelerin gelirlerini doğrudan etkileyen harcamalara öncelik verildi. Başlangıçtaki bütçe açığı tutturulabilecek. Ama, bütçe harcamalarının hem yapısı kaydı hem de yapısal açıklarda hedeflenen büyüklüklere ulaşılamadı. Kamu kesiminde faiz dışı fazla hedefi tutmadı. Gelecek yıllara yönelik olarak da ciddi riskler alınmak zorunda kalındı.
Bazı reformların acilen uygulamaya konması artık kaçınılmaz oluyor. Çünkü, bu konudaki gecikmeler gelecek dönemlerdeki ekonomik dengeleri tehdit eder hale geliyor. Gündemdeki reformlar siyasi açıdan hiç sevimli değiller. Siyasetçileri kararsızlığa ve atalete iten en önemli etken de bu. Yine de, bu konular "korkunun ecele faydası yok" konumuna geldiler. Çünkü, alternatif çok daha kötü olabilecek.
Sosyal güvenlik reformunun tamamlanması kaçınılmazdır. Aksi taktirde, faiz dışı bütçe harcamalarının tamamının sosyal güvenlik sisteminin finansmanına gitmesi söz konusu olabilecektir. Konu ortaya böyle konunca şaka gibi geliyor. Ama, konunun şakası kalmadı.
Kamu sektöründe verimliliği artırmak kaçınılmaz oldu. Verimlilik artışları hem hizmet hem de mal üreten kamu kuruluşları için gerekli. Aksi takdirde, oluşturulmaya çalışılan ekonomik istikrar ortamında kamu kurumları istikrarı bozan unsurlar haline geleceklerdir. Buna yönelik olarak personel reformu yapılması gerekmektedir. Üretici kamu kurumlarının ürettikleri mallara, dışsal gelişmelerin getireceği zorunluluklar hariç, enflasyonun üzerinde zam yapmak zorunda kalmamaları sağlanmalıdır. Kamu sektöründe ekonomik etkinlik öne çıkmak zorundadır.
İŞGÜCÜ PİYASASI VE VERGİ YAPISI
İşgücü piyasasına esneklik getirmek gerekmektedir. Bunca büyümeye rağmen istihdam artışında o denli başarı sağlanamamış olmasının ardında iş yasasının yeni istihdamı teşvik eden değil, iş güvenliği adına eski istihdamın korunmasına çalışan bir yapıda olmasındandır. Ekonomi rekabetçi olacaksa, beğenmesek de, işgücü piyasası da rekabetçi olmak zorundadır. İşgücü piyasasında esneklik yalnızca ek istihdam açısından değil, ekonominin topyekun dış rekabetle başa çıkması için de gereklidir.
Vergi yapısı dolaylı vergi ağırlıklı değil, doğrudan vergi ağırlıklı hale getirilmelidir. Sosyal adalet açısından da vergi yapısının değiştirilmesi gereklidir. Bu sürecin uzun bir süre alacağı açıktır. Ama, kısa dönemde, toplam nominal vergi gelirlerinde bir azalmaya neden olmayacak bir biçimde bazı piyasalarda (özellikle finans piyasalarında) çarpıklık yaratan dolaylı vergilerin azaltılması ve giderek kaldırılması sürecine girilmelidir. Aksi taktirde, yalnızca o sektörlerin rekabetçi konumu bozulmayacak, tüm ekonomi gerçek potansiyeline ulaşmada engellerle karşılaşacaktır.