SAĞLIKLI ve güçlü bir bankacılık sistemi sürdürülebilir ekonomik büyümenin ön şartlarındandır. 2001 yılında tarihinin en sert dayağını yedikten sonra Türkiye’de bankacılık sistemi hızlı bir düzelme sürecine girdi. Bu dönemdeki yüksek ekonomik büyüme sektörün düzelmesinin önemli bir itici gücüydü. Gözetim ve denetimin kalitesinin yükselmesi de sektörün toparlanmasını hem başlattı hem de hızlandırdı.
Bankacılık, temelde, risklerin idaresidir. Sistemde sağlıklılık ve sağlamlık, bankaların yaptıkları iş hacmine göre sermaye yapıları, karlılıkları, batık kredi oranlarının düşüklüğü ve likiditeleri gibi bir takım göstergelerle ölçülür. Bütün bu kriterlerde bankalarımız 2007 yılında daha da iyi duruma gelmiş görünüyorlar.
BANKACILIK YAPILIYOR
Bankalarımızın 2007 yılına yönelik yıl sonu kesin verileri henüz açıklanmadı. Ama, öncü göstergeler bankalarımızın 2007 yılını çok iyi geçirdiklerini gösteriyor.
Bankacılık sektörünün toplam öz kaynakları 28 aralık 2007 tarihi itibariyle 73 milyar YTL oldu, bir önceki yıla göre yüzde 26 arttı. Öz kaynakların toplam aktiflere oranı yüzde 13’e yükseldi. Yani, aynı iş hacmi daha yüksek öz kaynaklarla yapılmaya başlandı. Bu, tek başına çok olumlu bir gelişmedir.
Bankalarımız artık daha fazla kredi veriyorlar. 2007 yılında banka kredileri yüzde 26 arttı. Buna karşılık, ellerinde tuttukları menkul kıymetlerdeki (devlet iç borçlanma senetleri) artış yalnızca yüzde 3 oldu. Ortalama enflasyonun yüzde 9 olduğu bir yılda, kredilerdeki reel artış dikkat çekicidir.
Mevduat artışı yüzde 14 oldu. Bankalar artan kredilerini daha çok öz kaynak artışı ve dış borçlanma ile karşıladılar. Kredi/mevduat oranı 2002 yılı sonunda yüzde 38 civarındaydı. Her yıl bu oran yükseldi. 2007 yılında kredi/mevduat oranının yüzde 80’e yaklaştığı tahmin ediliyor. Bankalarımız artık açıkça çok daha fazla bankacılık yapıyor.
Sektör göreli olarak hálá çok küçük. 2003 ve 2004 yıllarında milli gelire oran olarak yüzde 70’den yüzde 80’lerin üzerine çıkan toplam bankacılık sektörü büyüklüğü son üç yıldır yüzde 85 düzeyinde sabitlenmiş görünüyor. 2007 yılında toplam bankacılık sektörü bilançosunun milli gelire oranının yüzde 86-87 civarında olacağı tahmin ediliyor. Avrupa’da bu oran milli gelirin birkaç katı civarında.
Bankalarımızın takipteki net alacaklarının (karşılık ayrılmamış takipteki krediler) toplam kredilere oranı yüzde 0.4 civarında. Bu, batırılan kredilerin çok büyük ölçüde öz kaynaklardan düşürülmüş olduğunu gösteriyor. Toplam brüt takipteki alacaklarda toplam kredilerin yüzde 3.6’sı kadar. Bu oran 2002 yılında yüzde 6’ya yakındı.
KARLILIK ARTIYOR
Toplam krediler içinde bireysel kredilerdeki artış geçmişe göre biraz hız kesmiş gibi görünse de, büyüme devam ediyor. Bireysel krediler 2007 yılında yüzde 36 arttı. Bu oran 2005 yılında yüzde 71, 2006 yılında yüzde 48 idi. Bireysel krediler içinde tüketici kredilerindeki artış yüzde 42 olurken, kredi kartları yoluyla verilen kredilerdeki artış yüzde 21’de kaldı. Konut kredileri 2007 yılında yüzde 39 artarken, oto kredileri yüzde 8 düştü. Bireysel krediler tasarruf mevduatının yüzde 40’ına yaklaştı.
Yani, artık hane halkları kendi mevduatlarını daha fazla kendileri kullanma eğilimi içindeler. Bu sevindirici bir gelişmedir.
Bankaların 2007 yılı kárları hakkında henüz bir bilgimiz yok. Ama, 2007 yılının bankalar için çok kárlı bir yıl olduğunu tahmin etmek zor değil. Kárlılığın artmasına bankacılık sektörünün büyümesine ivme kazandıracak en önemli gelişmelerden biri olarak bakmak gerekir.