BÜTÇENİN iki farklı siyasi ve iktisadi konjonktür arasında sıkıştığını biliyoruz. Ama, en azından, siyasi konjonktürü bir tarafa bırakıp 2007 bütçesinin iktisadi açıdan inandırıcı olmasına çalışılmalıdır.
Bu yıl Nobel Ödülü’ne layık görülen Edmund Phelps’in bizlere öğrettiği önemli konulardan biri (1995 yılında Nobel almış Robert Lucas ile birlikte) ekonomi politikalarının inandırıcı olması durumunda, enflasyon ile büyüme arasında bir seçim yapılmasının gerekli olmayacağıdır. Yani, ekonomik büyümeden feragat etmeden de enflasyonla mücadele mümkündür. 2001 yılından bu yana Türkiye de bunu yaşayarak öğrendi. Ama, 2006 yılı ile birlikte ekonomi politikalarında yine bazı inandırıcılık sorunları yaşamaya başladık.
Merkez Bankası Başkanı atanmasında yaşanan sıkıntılar, mayıs ve haziran aylarındaki piyasa çalkantılarıyla bir araya gelince, para politikası sarsıntı geçirdi. Şimdi, kendini toparlamaya çalışıyor. Son yıllarda bütçe gelişmeleri genel olarak hedefle uyumlu gitti. Ama, bazı sıkıntılar şimdi daha çok etkili ve görünür olmaya başladı. Bu konuya yarın döneceğim.
AÇIKTAKİ ARTIŞ BÜYÜK
2007 bütçe tasarısı, Meclis’e sunulduğu şekliyle, 16.7 milyar YTL açık öngörülüyor. Bu yıl ise bütçe açığının 3 milyar YTL olacağı tahmin ediliyor. Yani, bütçe açığı bu yıl milli gelirin yüzde 0.5’ine kadar geriletilmişken, gelecek yıl bütçe açığının milli gelire oranı beş katından fazla artıp yüzde 2.6’sını çıkması öngörülüyor. Bütçe açığındaki bu artış kabul edilebilir olmamalıdır. Enflasyonu yüzde 10 civarından yüzde 4’e indirmeyi hedefleyen bir maliye politikasının sahipleneceği bütçe bu değildir.
2007 yılı programında milli gelir deflatörünün düşük alındığı anlaşılıyor. Bu yılın milli gelir deflatörün ise yaklaşık yüzde 10.5 olacağı tahmin ediliyor. Enflasyondaki hızlı düşüş çok gerçekçi görünmüyor. Ama, toplam gelirler, özellikle vergi gelirleri (yüzde 14’ün üzerinde) oldukça hızlı artıyor. Toplam giderlerdeki artış (yüzde 16’nın üzerinde) ise küçümsenecek boyutta değil. Her şeyden önce, giderler gelirlerden daha hızlı artıyor. Her iki kalem de nominal milli gelir tahmininden hızlı artıyor. Bu nedenle de, bütçeyi inandırıcı yapmak zorlaşmaktadır.
IMF, ödeneklerin daha az artırılması yoluyla harcamaların kontrolü açısından programda enflasyon hedefinin muhafaza edilmesini tavsiye etmiş olabilir. Esnekliği kalmamış harcama kalemlerine yer açmak için diğer harcamalar düşük tutulmaya çalışılmış da olabilir. Ama, bu yaklaşımın ne denli gerçekçi olduğu tartışmalıdır.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına bütçeden verilen yardımlar milli gelirin yüzde 5’i civarına gelmiştir. Faiz oranının artışıyla beraber bütçeden yapılacak faiz harcamaları geçen yılların aksine, 2007 yılında artış eğilimine girecektir. Bu iki kalemde 2007 yılına özgü yaşanacak artışlar mutlaka gelirlerin artırılması yoluyla karşılanmalıdır. Aksi taktirde, ekonomik istikrar açısından kabul edilemez bir bütçe açığı ile karşı karşıya kalınması riski söz konusu olacaktır.
HEDEFİN İNANDIRICILIĞI
2007 yılı için enflasyon hedefinin yeniden belirlenmesi bu aşamada faydalı olacak gibi görünmektedir. İnandırıcı ekonomi politikaları ortaya koyamadıktan sonra enflasyon hedefinde ısrarcı olmak çok fazla anlam ifade etmemektedir.
Buna karşılık, bu yıldan gelen aksilikleri kabul edip inandırıcı ve uygulanabilir ekonomi politikalarıyla ortaya çıkmak ekonomik istikrarın çok daha çabuk tesis edilmesine katkı yapabilecektir.
2007 yılı bütçesi, yıllık programda ve nominal milli gelir tahmininde kullanılan çok gerçekçi olmayan enflasyon hedefi bir tarafa bırakılıp, daha gerçekçi enflasyon tahminleri kullanılarak hazırlanmış bir görüntü vermektedir. Bu görüntü inandırıcılığı zedeleyici gereksiz tartışmaların da kaynağı olacaktır.