1950’lerden beri ithalat artışı olmadan büyüme olmuyor
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
TÜRKİYE ekonomisinin en temel sorunlarından biri ekonomik büyümenin ithalata dayalı olmasıdır. Bu gerçek, ekonomi politikalarında hem bir ikilem hem de önemli riskler yaratmaktadır.
Türkiye’de ekonomik büyüme oldukça dalgalıdır. Son beş yıl hariç, genellikle iki yıl üst üste yüksek büyüme performansı yakalandığında, ya ekonomik daralma ya da büyümede sert düşüşler gözlenir. Ekonomik büyüme performansını olumsuzlaştıran tek etken her zaman ödemeler dengesi sorunları olmuştur.
Ekonomik büyüme ile artan ithalat sonucunda cari işlemler açığı artar. Yurt dışı piyasalar artan açığı finanse etmek istemediklerinde ekonomik büyümeden fedakarlık edilerek cari işlemler açığı finanse edilebilir düzeye çekilir. Farklı kur rejimleri uygulamada olduğu halde, 1950’lerden bu yana bu gerçek hiç değişmemiştir.
VERİLER
1950 yılından bu yana on yıllık dönemler itibariyle Türkiye ekonomisinin büyüme performansına bakıldığında, 2000’li yıllara kadar aslında ortalama ekonomik büyümenin giderek düştüğü görülür. 1950-59 döneminde ortalama yüzde 6.9 olan Türkiye ekonomisindeki büyüme, 1960-69 döneminde yüzde 5.5’e, 1970-79 döneminde yüzde 4.7’ye, 1980-89 döneminde yüzde 4’e, 1990-99 döneminde yüzde 3.8’e düşmüştür. 2000-2005 döneminde ise ortalama ekonomik büyüme yüzde 4.5 olmuştur. Grafikte dönemsel büyüme hızları sol eksende ölçülerek mavi çizgiyle gösterilmiştir.
İthalatın dolar bazındaki milli gelirimiz içindeki payı grafikte sağ eksende ölçülüp sarı üçgenlerle gösterilmiştir. 1950-59 yıllarında ortalama ithalat/milli gelir oranı yüzde 5.6 iken, 1960-69 döneminde yüzde 6.1, 1970-79 döneminde yüzde 8, 1980-1989 döneminde yüzde 15, 1990-1999 döneminde yüzde 19.5 ve 2000-2005 döneminde yüzde 33.7 olmuştur.
HİZMET İHRACATI
Bu veriler Türkiye’de ithalata dayalı büyümenin yeni bir olgu olmadığını göstermektedir. Verilerin gösterdiği kaygı verici gerçek, ekonomik büyümenin giderek daha fazla ithalata dayalı hale geldiğidir. Doğal olarak ithalatın finansmanı için aynı paralelde kalıcı yurt dışı gelirler elde edilemedikçe, Türkiye’de ekonomik büyümenin doğal bir sınırı olacaktır.
Mal ihracatının da giderek ithal girdilere bağımlı olduğu göz önüne alınırsa, Türkiye ekonomisindeki büyümenin üzerindeki kısıdın ancak hizmet ihracatının artırılmasıyla kaldırılabileceği anlaşılmaktadır. Hindistan gibi, uluslararası pazarlara göreli olarak geç açılan ülkelerdeki gelişmeler de bu yolda olmaktadır. Kaldı ki, istihdam sorununun çözümü de büyük ölçüde hizmet üretiminin artırılmasından geçmektedir.