Paylaş
Bizdeki yerel yönetim anlayışına göre, en ücra köşedeki belde belediyesinin bile bir basın birimi olmalıdır. Belediyenin büyüklüğüne göre, ama bir kişiyle ama 10 personelle... Mutlaka olmalıdır ki; her yapılan hizmet doğru düzgün bir lisanla ‘seçmene’ anlatılabilsin diye...
Bu birimlerin her tür çabası; ağaçların budanması, sokaklardaki afişlerin toplanması, kaldırımların temizlenmesi gibi en ince detaylar bile, süslü fotoğraflarla mümkünse ulusal, olmazsa yerel, o da olmazsa mahalli bir gazetede yer bulabilsin diyedir. Bazen öyle hallere bürünürler ki, propagandanın ustası Goebbells’i solda sıfır bırakırlar.
* * *
Asfalt mesela, en kaymağını sersen ahalinin ayağına ‘bilmem ne mahallesinin, bilmem ne sokağı asfaltına kavuştu’ başlıklı bültenin yanında ‘asfaltınız hayırlı olsun’ pankartını dalgalandırmadığın vakit, yaptığın iş makbul olmaz. Bizdeki yerel yönetimlerin en önemli özelliği ise, “Verirken davul zurnayla, alırken ince bir fısıltıyla” kuralından şaşmıyor olmalıdır.
Yani vatandaşa verdiğin ‘iğne ucu’nu ballandıra ballandıra anlatırken, almaya gelince ses etmeyeceksin.
* * *
Asfalt örneğini vermem de bu yüzdendir.
Kazı yasağının uygulandığı günler hariç, hemen her gün şehrin bir sokağında, caddesinde ‘asfaltınız hayırlı olsun’ pankartı görseniz de, bunun parasının bir gün cebinizden çıkacağına dair herhangi bir imaya rastlamazsınız. Servis edilen haber bültenleri de bu anlayış içindedir.
Tabii şehr-i idare, her ne kadar sessiz sedasız süreci yürütmeye çalışsa da, vatandaşın cebine dokunurken bunu alıştıra alıştıra yapmadığında işte o zaman kıyamet kopar.
* * *
Bir yılda suya yüzde 30’un üzerinde zam yapılıp da kimsenin ruhu duymazken, asfalt bedeli işinde yaygara kopmasının sebebi de budur.
Sitesindeki ‘şebeke’ sebebiyle, su kavgasında her başını çıkardığında eli kolu bağlanan vekil Aylin Nazlıaka, bu kez eli kolu bağlanmadan açıkladı da haberimiz oldu ‘alıştırılmış’ su zammından.
Yani şehrin idaresi, su zammını her ay ufak ufak yapıp da vatandaşın suyuna giderken, ahaliye bir günde 3-5 bin liralık faturalar gönderince tepkiye mazhar oldu ister istemez.
* * *
Sonuçta, alıştırılmaya alışmış ‘seçmen’, alışmadığı bir faturayla karşılaşıp da,
kazan kaldırmış yeniçeri gibi ayaklanınca belediye de asfalt bedelinin bi hal çaresine bakmak durumunda kaldı. Başkentli, “Hani vergilerimiz, bize asfalt olarak dönecekti? Parasını alacaktın madem niye lütuf gibi sundun?” diye sorunca, şehrin ileri gelenleri “Biz zaten istemiyorduk. Almasak da olur” deyiverdi ve çok zaman önce karara bağlayacakları “Almıyoruz” tercihini
geç de olsa resmiyete dökmüş oldu.
* * *
Bu arada karardan önce gönderilmiş olan faturaların ne olacağı ise meçhul.
Bence siz yavaş yavaş o faturalara alışın...
Paylaş