Paylaş
Bu kez Ankara seçimi çok farklıydı. Tam olarak ne bir başkan seçimiydi ne de siyasi parti tercihi...
30 Mart’ta sandığa giderken, önünüzde çok basit birkaç soru vardı?
Yaya öncelikli bir kent mi tercih ediyordunuz, yoksa otoban ve araç öncelikli bir kente devam mı diyordunuz?
*
Mahallenizde, 50 yılın 100 yılın planı yapılmış emsal düzeni mi istiyordunuz, yoksa ‘emsal sürprizleri’ne her zaman açık mıydınız?
Sokak ve caddelerinizde, mafya kontrolündeki otopark düzeninden hoşlanıyor muydunuz? Yoksa, devletin resmi görevlilerini mi karşınızda görmek isterdiniz?
*
Kentin geriye kalan tek açık yeşil alanı olan İmrahor’un da birçok yer gibi betona gömüldüğünü mü görmek isterdiniz, yoksa bir kent parkı olmasını mı hayal ediyordunuz? Bir ev satın aldığınızda, günün birinde balkonunuzun önünde devasa bir teleferik direğinin yükselme ihtimaliyle mi yaşamak istiyordunuz? Yoksa, böyle bir ihtimali ortadan kaldıran ‘kent planlaması’ diye bir kavramla tanışmak mı?
*
Çok değil, başkentlinin önünde iki seçenek vardı.
Kamuya yönelik tasarruflarda, projelerde, planlamalarda ya “Ben bilirim” anlayışını tercih edip, “Durmak yok, yola devam” diyecekti, ya da halka “Siz bilirsiniz” diye soran yeni bir anlayışa pencere açacaktı...
Ankaralının yüzde 44,6’sı “Ben bilirim” diyeni tercih etti.
Yüzde 55,4’e de “Siz bilirsiniz” demek düştü...
Paylaş