Paylaş
Yalınayak, otomobillerin arasında koştururken eli yüzü kir içinde kalmış ama, gözleri ışıl ışıl. Ve bir araca elini uzattığı sırada, hemen arkasındaki ilan panosunda, bir reklam beliriyor. Panodaki, mücevher reklamı...
* * *
“Bir ekmek parası” dilendiği insanların bazıları belki onu görmüyor ama, o an ilandaki elması ya da pırlantaya ulaşmayı düşlüyor. Her gün onlarca kez tekrarlanan ve zihnime kazınan bu kare, Çukurambar’dan... Bu kız çocuğu gibi Başkent’te kimbilir kaç çocuk var, doğarken hayatına adaletin tecelli etmediği... Ve Ankara’da kimbilir kaç kişi var, o elması, pırlantayı “ay sonu hesabı” nedir bilmeden bir kalemde alabilen...
* * *
Zenginliğin göstergesi, lüks restoranlar, lüks inşaatlar, rezidanslar, gökdelenler her geçen gün çoğalırken, bir o kadar da yoksulluk aldı başını gidiyor.
Hemen her gün bir ilçeden, “Bilmem kaç bin adet gecekondu yıkıldı, yerlerine modern konutlar yapılıyor” diye haberler geliyor. Doğrudur gecekondular yıkılıyor ama, gecekondularda kullanılan kömürle ilgili yardım alan kişi sayısı neden azalmıyor?
* * *
1994 yılından 2006 yılına kadar yılda ortalama 70 bin ton kömür yardımı yapan Büyükşehir Belediyesi, son iki senedir bu yardımların miktarını 110 bin tona çıkardı. Ya bu gecekondular söylendiği gibi bitirilemiyor, ya yıkılanların yerine yenileri yapılıyor, ya da doğal gazlı evlere geçen vatandaşlar, kömür yardımına devam deyip, doğal gaza geçemiyor.
* * *
Yeni gecekonduların yapılması artık eskisi gibi kolay değil. Doğal gazlı evlere kömür yardımı yapılması ihtimalini de belediye yetkilileri, kesin bir dille ortadan kaldırıyor. Geriye tek seçenek kalıyor. Gecekonduda oturmaya devam edip, maddi durumu kötü hale gelen, gittikçe yoksullaşan ailelere her yıl yenileri ekleniyor. Yanıt bekleyen soru şu: “Türkiye’nin başkentinde sadece bir yıl içinde 40 bine yakın hane, nasıl bir anda ‘yoksul’ kategorisine dahil oluyor ve kömür alacak para bulamaz hale geliyor?”
İşte manzara
Bu rakamlar, kanamaya devam eden yoksulluk gibi bir sosyal yaranın büyüdüğüne işaret ederken, kömür kullanımının bir başka sakıncasına da dikkat çekmek gerekiyor. Gördüğünüz fotoğrafı bir arkadaşım, işyerinin penceresinden çekmiş. Fazla söze gerek yok. Kömürü sadece yardıma muhtaç insanlar kullanmıyor. Hala doğal gaza geçememiş, binlerce gecekonduda kömür yakılmaya devam ediliyor. Ve ortaya, ciğerlerimize kadar işleyen bu manzara çıkıyor.
Ben de 50’yle gitmem
Daha önce de yazmıştım, Doğukent Bulvarı’ndaki radar uygulamasını. Hiçbir uyarı tabelasının bulunmadığı toplam altı şeritli caddede, gezici radar uygulamasıyla, 50 kilometre hız sınırını aşan sürücülere trafik cezası yazılıyor ve yazılmaya devam ediyor. Fakat, bundan daha da ilginci, cezayı kesen polislerden birinin söyledikleri. Ceza yediğini farkeden bir vatandaşın itirazı üzerine, polis de dertleniyor. “Ben olsam, ben de bu yolda 50’yle gitmem, gidilmez de zaten, gitsen kaza yaparsın. Ancak, emir böyle, ben bu cezayı kesmek zorundayım” diyor. Vatandaş ne yapsın, bunu diyen polise kızabilir mi? Oturmuş koskoca devlet, “otoban görünümlü yolda, uyarı tabelası dahi koymadan, vatandaşına resmen tuzak kuruyor. Vatandaş, nereye kime kızsın?
Paylaş