Kara düzen aynen devam

Mersin’de yaşanan ve hepimizi derinden sarsan Özgecan cinayetinin ardından şehir içi ulaşımın güvenlik boyutu enine boyuna masaya yatırılmış, alınacak önlemlerle ilgili vaatlerde bulunulmuştu.

Haberin Devamı

Aradan altı ay geçti ve akıllarda ne Özgecan kaldı, ne de vaatler...
O günlerde yazdığım bir yazıda, şu soruyu yöneltmiştim: “Sosyal medyada eli silahlı fotoğraflarını paylaşan ve silah kaçakçılığından hüküm giymiş birisi nasıl olur da bir toplu taşıma aracında direksiyona geçebilir?”
Sonrasında alınması gereken önlemler çokça konuşulsa da ‘toplumsal hafıza’ eksikliğimiz devreye girdi toplu taşımaya dair tüm sorunlar sümen altı edildi.
Var olan problemleri unutsak da, halının altına süpürsek de bu gerçeklerle yaşamaya devam ediyoruz.
Bakın şimdi, bu işlerin Ankara’da ne kadar kontrolsüzce ilerlediğini gözler önüne seren bir olay anlatacağım.
Çarşamba günü sabahı arayan bir arkadaşım, taksici tarafından dolandırıldığını ve ne yapabileceğini sordu. Önce olayı özetlemesini istedim:

* * *

Haberin Devamı

“Kızılay’dan bindim, Çankaya’da indim. Taksimetrede 10 TL 50 kuruş yazıyordu. Taksiciye ‘Bozuğun yoksa, 10 TL verebilirim, yoksa 100 TL var’ dedim. O da ‘10 TL yeter’ dedi ve parayı uzattım. Sonra da ‘Bu para yırtık’ diyerek geri verdi ve 100 TL’yi aldı. Para üstü olarak da 9.5 TL verdi. 100 TL verdiğimi söyleyince de ‘20 TL verdin’ dedi. Sabah sersemliğiyle ‘karıştırdım herhalde’ diyerek indim. Fakat birkaç adım attıktan sonra, parayı az önce bankamatikten çektiğimi hatırladım. Üstelik, ‘her seferinde bozuk verir bu kez tüm para verdi’ diye de söylendim kendi kendime. Yani emindim, ama taksici çoktan uzaklaşmıştı.”

* * *

Plakasını sordum. Almamıştı ama indiği yerdeki bir otelin güvenlik kamerasından plakayı bularak bana söyledi. Biz de hemen Ankara Umum Otomobilciler ve Şoförler Odası’na ulaştık. Oda yetkililerinin ilk tepkisi, “Jopculuk dediğimiz tipik dolandırıcılık olayı” şeklindeydi.
Fakat sonrasında gelişen süreç, Ankara’da taksi ve dolmuşlarla ilgili başıboşluğun ne kadar vahim olduğunu gösterdi.
Oda yetkilileri, taksi yani hattın sahibine ulaştı. Bu kişi de, taksiyi abi kardeş işlettiklerini, abisinin tatile çıkması nedeniyle birkaç günlüğüne aracı, tavsiye üzerine buldukları bir şoföre emanet ettiklerini, hemen şoföre ulaşacağını söyledi.

* * *

Haberin Devamı

Ulaştı ve şoföre, “Cemiyetten arıyorlar, bir sıkıntı mı oldu?” diye sordu. Şoför de, “Bir problem yok ama cemiyete gelirim” diyerek telefonu kapattı. Daha sonra, hattın sahibine, her zaman otogaz aldıkları istasyondan bir telefon geldi. Şoför, taksiyi bu istasyona bırakıp kaçmıştı, üstelik bir günlük hasılatı da alarak. Daha sonra taksi sahibi, arkadaşımın yani yolcunun mağduriyetini giderdi ancak, geride bu sisteme dair bir yığın soru işareti kaldı.

Ders olmamış

Bu olay bir kez daha gösterdi ki;
* Demek ki; hâlâ her isteyen istediği şekilde herhangi bir takside direksiyon başına geçebiliyor.
* Demek ki; Esnaf Odası ya da trafik polisi, taksiyi durdurup “Sen kimsin arkadaş?” diye soramıyor.
* Demek ki; bindiğimiz bir takside, şoför görünümlü hırsız, gaspçı ya da bir tecavüzcüyle karşılaşmamız an meselesi.
* Demek ki; Özgecan olayı hiç kimseye ders olmamış.

Haberin Devamı

NOT: İşini layıkiyle yapan, bu işi meslek edinen taksicileri bir kenara ayırıyorum ve bu işlerin bir düzene konulması noktasında en çok onların istekli olduklarını biliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları