Zana’nın zamanı geliyor mu?

ANKARA
HER sokak çocuğu bilir; çok bağıran, şişinen, etrafa tehditler savuran genellikle somun pehlivanıdır, aslında sakladığı gücü değil korkusudur.

Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin Türkiye’ye dönük açıklamalarını ciddiye alanların kalıbına, mevki ve makamına baktıkça hayrete düşüyorum.

Çünkü Talabani’nin sözleri sadece bir koşulla anlam ve ağırlık kazanır: Eğer Talabani’nin ağzından konuşan Başkan Bush ise, aktarılan ABD’nin yeni Kürt politikasıysa... Ki bu seçenek kesinlikle söz konusu değil.

Hatta tersi bile geçerli. Şöyle ki:

1) PKK’nın ateşkesi ABD imalatıdır ve Erdoğan’a gezi öncesi jesttir.

2) ABD’nin talimatını yerine getiren, PKK’ya ateş kestiren Talabani’dir.

3) Ama şimdi Talabani, yerel rakibi Mesut Barzani ve Ankara’ya karşı kozunu kaybetmenin telaşını yaşıyor.

* * *

Aslında
temel mesele PKK’nın kimin projesi olduğu gerçeğinin eksik ve çoğu kez yanlış bilgiyle tartışılmasıdır.

Rusya, Suriye ve İran tarafından desteklenen PKK, kuruluşunda tamamen Ortadoğu dinamiklerine yaslandı. Üç ülkenin de PKK’yı beslemek için sebepleri vardı. PKK’nın Ortadoğu’da piyon niyetine nasıl kullanıldığını anlamak için sayalım:

Suriye, 1980’lerde PKK’ya siyasi ve askeri üs verdi.

Çünkü binlerce vatandaşının öldüğü isyanları çıkartan Müslüman Kardeşler örgütünün Türkiye’deki kamplarda eğitildiğine inanıyordu.

Ayrıca GAP’a başlayan Türkiye’den eski model barajlarını çalıştırmaya yeterli suyu alamıyor, sürekli elektrik kesintileriyle boğuşuyordu.

Rusya, PKK’nın kuruluşunda Suriye üstünden verdiği desteği 1990’ların ortasında resmileştirdi.

Aslında Moskova’nınki Ankara’nın Çeçen politikasına tepkiydi, Bakü-Ceyhan boru hattının güzergáhı açısından güvenlik tehdidiydi.

İran için zaten fazla söze gerek yok.

Türkiye’ye devrim ihracı teorisiyle başlayan, faili meçhul cinayetlerle devam eden zincirin sadece tek bir halkasıydı PKK.

* * *

Düşmanımın
düşmanı dostumdur mantığıyla ABD hep uzak durdu PKK’dan.

Almanya başta olmak üzere Avrupa ise topraklarındaki Kürtleri kızdırmamak kaygısıyla PKK’ya fazla bulaşmadı. Para ve insan kaynağı teminine karışmadı.

Terörle mücadele açısından taviz sayılacak bu uygulama Türk kamuoyunda haklı olarak, "PKK, Avrupa projesidir" izlenimini yarattı.

Öyle ki biraz da AB treni kaçmasın diye cezaevinden salıverilen Leyla Zana’nın Avrupa merkezlerinde yeni muhatap seçildiği, PKK ve Apo’nun üstünün çizildiği gerçeği bile yeterince dikkate alınmadı.

* * *

ABD’
nin PKK’ya karşı politikası/yaptırımlarında doz artarsa... Türkiye’nin terörle mücadelesinde en önemli viraj Mesut Barzani’nin iknasıyla alınacak.

Çünkü Talabani Bağdat’ta oturuyor, Barzani Erbil’de.

Talabani PKK kartını oynuyor, silahlı PKK’lılar Barzani köyünde barınıyor.

Yani Celal Talabani’nin ağzından çıkanlar değil, bölgenin hákimi Mesut Barzani’nin kararı/icraatı PKK’nın kaderini çizecek.

Taşlar yerinden oynarken siyasi cepheler de seçilecek.

Talabani-Öcalan-DTP çizgisiyle, Barzani-AKP ittifakı yarışacak.

Ama Kürt satrancında şimdilik hareketsiz duran ve hamle sırasını bekleyen bir taşı unutuyoruz galiba: Leyla Zana.

Silahlar sustuğunda sadece bölgede değil, Irak, AB ve ABD nezdinde sayılan, lider potansiyeli taşıyan Zana’nın da sesi daha gür duyulacaktır muhtemelen.
Yazarın Tüm Yazıları