MERKEZ Bankası'nın faiz artırımı gerekçesi konusunda piyasa oyuncuları kararsız kaldı. Çünkü faizlerde indirim beklenirken artışın muhtemel sonuç seti IMF ile varılan anlaşmaya dayalı hesapların yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılıyor.
Hatırlarsınız, 15 Mayıs'ta IMF'nin onayladığı niyet mektubuyla birlikte önce Merkez Bankası faiz indirimine gitti. Hazine faizleri de hızla gerileyerek bir ayda yüzde 80'lere düştü.
Sonrası hakkında rivayet muhtelif...
1) Hükümetin zaten 22 Şubat krizinde tükettiği kredisinin taban fiyatı ve Telekom krizleri sırasında hepten sıfırlandığı görüşü yaygın.
Krizin ekonomik değil siyasi kökenine inen analizler, Hazine'nin hükümetteki ilk Derviş kavgasından bu yana düşük faizle borç bulamamasını kanıt niyetine kullanıyor.
2) Faizlerin -tıpkı 22 Şubat'ta terk edilen ilk programda olduğu gibi- hızla düşmesinin yurtdışından kısa vadeli sermaye akışını önlediğini düşünenlerin sayısı az değil. Halk tabiriyle sıcak para eksikliğinin yanı sıra TL'yi seçen tasarrufçunun düşük faiz-yüksek kurla mağdur edilmesini vahim hata sayanlar bu cephede yer alıyor.
3) Topu topu iki aydır uygulanan ekonomik programın temel araçlarından dalgalı kur politikası, bizzat Başbakan tarafından yüksek faizin gerekçesi olarak ilan ediliyor.
* * *
Piyasa oyuncuları da, sıradan tasarrufçu da ekonomiyi temel iki parametreden izliyor: Faiz ve döviz kuru...
Düşmeyen faiz, aşağı doğru hiç dalgalanmayan kur... Her iki parametredeki dengesiz seyir hem piyasa oyuncularını, hem de tasarrufçuyu oyun dışına itiyor. Dün olduğu gibi fiyatına bakmadan dövizini satın alan, üzerine oturup saha kenarında beklemeye geçiyor.
Yerleşik düzenin, Kemal Derviş'i siyaseten içine sindirme süreci de ayrı kavgalara, hatta ara rejim fantezilerine yol açıyor.
Ne var ki panik atağa kapılıp sapla samanı karıştırmanın álemi yok.
Merkez Bankası'nın yükselttiği gecelik/haftalık faizle, çok daha uzun vadeli Hazine faizi arasındaki irtibat, programın ilk günlerindeki kadar güçlü değil. Nitekim bir ayı aşkın süredir yüzde 63'te kazık çakan Merkez Bankası faizine rağmen Hazine'nin üç aydan başlayan vadedeki borçlanma maliyeti birleşik yüzde 90'lar düzeyinde kaldı. Yani Merkez Bankası faizini yükseltti diye Hazine faizinin aynı oranda tırmanacağı beklentisi, piyasanın ruh haline uygun düşse de ekonomik açıdan izahı zor.
Ayrıca Merkez Bankası'nın yazılı açıklamasında yer aldığı üzere, kurdaki artışın enflasyonist baskısının da hesaba katılması lazım.
* * *
Dün Türk mucizesi yaşanırken, yani hem faiz, hem de kur yükselirken telefonla görüştüğümüz banka yöneticisi tek cümlelik yorumda bulundu:
- El birliği ile yeni programı zorunlu hale getiriyoruz...
Bu tespite katılmamak zor. Faiz ve kur gibi temel araçlar konusunda bile kafası bu kadar karışık oyuncu ve siyasi kadro ile mevcut programın değiştirilmeden sürdürülmesi mümkün gözükmüyor.
Kimse kendisini aldatmasın, programda revizyon, yeni program olarak algılanacaktır. Dolayısıyla yeni programın kiminle yürütüleceği sorusu önem kazanacaktır. Ama işin bu kısmı yarına...