ANKARA BAŞLIKTAKİ ifade Hrant Dink suikastının kara kutusu, "Büyük Ağabey" Erhan Tuncel'e ait.
Biliyorsunuz, polis muhbiri Tuncel'in "Yasin Hayal, Hrant Dink'i öldürecek" ihbarı 2006 yılının şubat ayında Trabzon emniyetine ulaştı, İstanbul'a iletildi.
Trabzon emniyeti, Hayal'i cinayetten vazgeçirmek için Tuncel'i kullandı.
Ancak Tuncel bir sonraki buluşmada kötü haberi verdi:
"Yasin Hayal'i bu işten vazgeçirmek çok zor gözüküyor."
Bu ihbar da resmi kayda geçti.
Erhan Tuncel'den polise Hrant Dink ile ilgili olmayan duyumlar da ulaştı.
Polis istihbaratının Erhan Tuncel'le son teması cinayetten hemen sonra gerçekleşti.
Trabzon'dan Bartın'a tayini çıkan polis memuru amirlerinin talimatıyla Tuncel'i telefonla aradı.
Cinayeti kimin işlediği henüz belli değildi, istihbaratçı M.Z.Tuncel'e "Hrant Dink'i senin daha önce ihbar ettiğin Yasin Hayal grubu mu öldürdü?" diye sordu. Tuncel öyle bildiği için veya polisi yanıltmak amacıyla, "Hiç alakası yok, zaten Yasin Hayal buralarda" yanıtını verdi.
İşin ilginci bu bilgiler cinayet sırasında kamuoyuna yansımadı.
Ama İstanbul emniyetini kusurlu gören müfettiş raporundan sonra ortalığa döküldü.
Gazeteci haber bolluğundan tabii ki yakınmaz.
Çünkü her bilgi sızdırılma amacından bağımsız olarak gerçeğe hizmet eder.
5 Kasım sendromu hatırda
BU hafta epeyce siyasi malzeme birikti, izninizle başlıklar halinde aktaralım:
* Özal örneği: Çankaya seçimi öncesinde niyet okuma yöntemiyle stratejisi anlaşılmaya çalışılan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "siyasete alet edilmekten" çok hoşlandığı söylenemez.
Peki kendi görüşünü neden açıklamıyor ve fırsatçılara zemin hazırlıyor sorusunun yanıtı yakın tarihte saklı: 5 Kasım sendromu.
1983 6 Kasım seçiminden bir gün önce Kenan Evren'in verdiği "Turgut Özal'ı seçmeyin" mesajının nasıl geri teptiği herkesin hatırında. Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı niyetine açık muhalefetin benzer sonuç vereceği (hem Çankaya hem de genel seçimde) endişesi hákim.
* Siyasi istikrar: AKP Adana Milletvekili ve Genel Başkan siyasi danışmanı Ömer Çelik iş dünyası ve yabancı piyasaları yakından ilgilendiren analizini aktardı:
"Merkez Bankası'ndan yabancı piyasa analistlerine kadar herkes siyasi istikrarın devamını Çankaya'ya çıkacak isim merkezinde tartışıyor. Eğer Başbakan cumhurbaşkanı seçilirse Ak Parti oy kaybeder, yeniden koalisyon dönemi başlar diye korkuluyor. Oysa bu korkunun halkta, seçmende karşılığı yok. Siyasi istikrar bozulmazsa Ak Parti yine birinci parti çıkar, tek başına hükümet kuracak çoğunluğu sağlar. Bu nedenle seçimi zamanında yaparız, baskın seçim siyasi kapkaç olur."
* Zana'nın tekrarı: Çankaya ile genel seçim arasındaki sürede Kürt meselesi gündeme oturacak. Bu köşeye arada sırada göz atanlar Leyla Zana'yı dikkatle izlediğimizi bilir. Sadece bendeniz değil, çoğu yerli-yabancı kanaat önderi Zana'yı İmralı mahkûmuna potansiyel alternatif gördü. Ancak ne yazık ki Zana 1991 yılında Meclis'in açılışında düştüğü hatayı tekrarladı. Diyarbakır'da karşısında kalabalığı görünce Barzani'ye, Talabani'ye, Öcalan'a övgüler düzdü. Bu sözleriyle alkış alması muhakkaktı. Ama Zana unutmamalı ki, Kürt meselesi gibi büyük sorunlar sadece Kürtlerin alkışıyla değil Türklerin de iknasıyla mümkün. Kürt sorununda muhatap arayışı yine çamura saplandı.