TV ekranına yansıyan coşku, havai fişekler sanki referandum sonucunu ilan ediyor... Serdar Denktaş'ın ‘‘iyi niyet belgesi imzalandı’’ müjdesini Avrupa bileti sayan KKTC halkı sokaklara dökülüyor, bayram ediyor.
Ne var ki baba Denktaş'ın ‘‘imza falan yok’’ restiyle herkesin hevesi kursağında kalıyor, yarım saatlik Avrupa hayali sona eriyor.
* * *
Türkiye'nin Avrupa hayali Kıbrıs Savaşı'ndan çok daha eskiye dayanıyor. Ama özellikle seçimden önceki son üç ayda Kopenhag randevusunun iç siyaset kurlarını belirlediğini unutmamak gerekiyor.
MHP ve ANAP arasında zaten var olan siyasi çatlağın Abdullah Öcalan'ın boynundaki ilmiği çıkartan Avrupa yasalarıyla nasıl uçuruma dönüştüğüne hep birlikte tanıklık ettik.
Dolayısıyla kimilerine göre Avrupa yasalarına muhalefetin bedelini baraj altında kalarak ödeyen MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Kopenhag kararına ilk tepkisi ‘‘almayacaklarını söylemiştik’’ olabilirdi. Ama olmadı! Hatta ‘‘Apo'yu neden asmadık’’ diye hesap sormaya kalkabilirdi, hiç yeltenmedi!
MHP liderinin bugünkü gazetelere yansıyan sözlerinin üstünden ismini, haberi süsleyen fotoğrafını çıkartın, öyle okuyun. Çoğunuzun tepkisinden çok daha ölçülü ve yumuşak olduğunu göreceksiniz.
* * *
Kimi zaman çok karmaşık sanılan olaylar, yol açtıkları tepki sayesinde daha iyi anlaşılır. KKTC semalarına yükselen havai fişeklerin ömrü yarım saat bile olsa belli ki yankısı on yıllarca unutulmayacak. Avrupa hedefine muhalefetin faturası her akıllı lider/siyasetçinin gözünü korkutacak.
Avrupa treninin yol alacağı, istim tutacağı iki sağlam ray;
KKTC gençliğinin çözüm dayatması,
Ankara siyasetinin Avrupa hayaline teslimiyeti
ile döşendi bile.
Günlerden pazar ve muhtemelen sabah çayının şekeri niyetine Avrupa'yı olduğundan yakın sayıyorsunuz. Ancak müzminkötümserliğe olduğu kadar yanlış hesaba da itirazımız var. Çünkü Avrupa takviminin mantığı biraz da Avrupa Parlamentosu seçimlerine dayalı:
Örneğin, Türkiye AB'ye 2003 yılında tam üye olsaydı Avrupa Parlamentosu'nun 2004 Haziran ayındaki seçimlerine yetişecekti.
Tam üyelikleri 2007 olarak planlanan Bulgaristan ve Romanya 2009 Avrupa Parlamentosu seçimine yetişecek.
Türkiye'nin üyeliği daha da gecikirse Avrupa Parlamentosu için oy hakkımız 2014'e kalacak.
Aslında Avrupa Parlamentosu öyle pek matah bir yer değil.
Genellikle stajyer ve mütekait politikacılar seçiliyor. Ama ‘‘Avrupa neden korkuyor?’’ sorusunun matematiğini de yansıtıyor. Çünkü Türkiye'nin, geniş insan kaynakları (kibarca nüfus demek oluyor) sayesinde üyeliğini takip eden ilk seçimde İngiltere, Almanya ve Fransa'nın ardından Avrupa Parlamentosu'nda en fazla sayıda sandalyeye sahip olacağı kesin.
İnanın yazanı bile sıkan bu hesap kitabın özetini isterseniz:
Kıbrıs halkı yeterince bastırır,
Sisteme muhalefetle oy toplayan AKP tırsmazsa,
Kıbrıs'ta 28 Şubat 2003’e kadar anlaşma sağlanır.
Birleşik Kıbrıs, Avrupa Birliği üyesi olur.
Bu rüzgárı yakalarsak Türkiye 2009'dan önce AB'ye girer.
Aksi halde Avrupa için ilk oyumuzu 2014'te kullanırız.
Her pazar birlikte olmayı umuyoruz, yeniden merhaba!