We will not fail (*)

ABD'den Türkiye'ye Irak için yardım istemek üzere gelen hatırlı konuk Ankara'daki temaslarına bu güvenceyle nokta koyuyor:

‘‘Merak etmeyin, mutlaka başaracağız...’’

Oysa zaten Ankara'nın ABD'nin askeri üstünlüğünden yana endişesi yok. Tereddüdün asıl kaynağı Saddam sonrası süreç. Başbakanlık'ta ‘‘Ya Irak'ta işler Afganistan'a dönerse?’’ diye kafa yoruluyor. Çünkü malum, Kabil'de silah zoruyla kurulan yeni yönetim korkudan başkent dışına çıkamıyor. Bakanlar bile Kabil'de ancak Türk askerinin korumasında dolaşıyor.

Ankara'ya göre Saddam sonrası Irak'ta olası iktidar koalisyonu ABD tarafından şu denklemle dizayn ediliyor: ‘‘Sünni Kürtler artı Şii Araplar.’’

Hemen fark ettiğiniz gibi nüfusun çoğunluğunu oluşturan Sünni Araplar bu denklemde yer almıyor. Nüfusun neredeyse yarısı dışlanarak, iki dini/etnik grubun ortak paydası Sünni Araplar dikkate alınmadan kurulacak iktidar ne kadar uzun ömürlü olur, istikrara nasıl hizmet eder?

* * *

Washington-Ankara hattında nabız nasıl atıyor? Ankara'ya göre ABD ile ilişkilerde arzulanan üslup kıvamı tutturulmak üzere.

Örneğin, önceki gün parlamento dışı muhalefete bilgi veren Başbakan Abdullah Gül'ün de doğruladığı gibi 12-13 Aralık'taki Kopenhag Zirvesi'nin hemen ardından Ankara'ya ulaşan Başkan Bush'un mektubunda uzun talep listesinin hemen ardından ‘‘askeri hazırlıklar için mümkünse üç günde yanıt’’ istendi. Doğaldır ki Ankara bu ‘‘üç günlük süre’’ sınırına uymadı. Gül'ün 3 değil 10 gün sonra Bush'a yolladığı mektupta ABD'nin askeri taleplerine ‘‘ne olumlu, ne de olumsuz’’ yanıt yer aldı, sadece Türkiye'nin izlediği politika izah edilmekle yetinildi.

Ancak bu satırlardan Türkiye ve ABD arasındaki ilişkinin gergin olduğu sonucuna da varılmamalı. Çünkü biliyoruz ki;

Abdullah Gül daha önceki gün Bush'a yeni bir mektup yolladı.

Üs ve limanlara keşif anlaşmasını Türk değil ABD tarafı geciktirdi.

* * *

Ankara, Irak konusunda dört ayaklı politika izlemeyi sürdürecek:

1) ABD ile stratejik ortaklık mutlaka dikkate alınacak. 2) Bölge ülkeleri ile ortak tavır geliştirilecek. 3) Avrupa Birliği ile politika uyumu aranacak. (Bu çerçevede Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer Ankara'ya gelecek. Türkiye, AB'nin Irak zirvesine davet bekliyor.) 4) Rusya ve Çin'le dirsek teması yitirilmeyecek.

Başbakanlığı ABD ile ilişkiler açısından en çok üzen eleştiri belli:

- ABD isteklerine zamanında uyulmadığı için ekonomik kayba uğruyoruz.

Başbakanlık bu tespite bir soruyla yanıt veriyor:

- Mali piyasaların savaş havası nedeniyle ne kadar tedirgin olduğu ortada... Bir de 80 bin ABD askerine izin verseydik... Bu askerler bir köyden diğerine intikal ederken, ‘‘Savaş çıktı’’ başlıkları atılsaydı, ekonomik kayıp ne boyuta varırdı düşünebilir musunuz?

Son mesajı da şakayla karışık verelim... Ankara diyor ki:

- ABD'ye destek veren 53 ülke arasında Yeni Zelanda da sayılıyor. Merak buyurmayın, Hint Okyanusu'nda bir savaş çıksa biz de sadık müttefik sıfatıyla ve birkaç uçakla ABD'nin yanında yer alırız.

(*) ‘‘Başarısız olmayacağız’’ anlamına gelen bu ifade ABD'li önde gelen bir yetkili tarafından aynen kullanıldığı için başlığa konuldu.
Yazarın Tüm Yazıları