SAMİMİYETLE itiraf edeyim, yerinizde olsam, iki nedenle bu yazıyı okumazdım:
Başlıkta ismi geçen zat o kadar çok konuşuyor ki... Saçmamalaması veya çelişkiye düşmemesi ihtimali istatistik bilimine aykırı. Bırakın yorumlamayı, dinlemeye değmez.
Türkiye’nin Avrupa şansı konusunda herkesin kanaati, daha doğrusu kuvvetli imanı var. Başkasının fikrine, bilgisine, hele analizine asla ihtiyacı yok.
* * *
Zaten Verheugen üzerine yazmaktaki ısrarım, sadece gazetecilik damarıyla ilgili.
Dün Hamburg’da SPD adayı başarılı Türk işadamı Vural Öger’in Avrupa Parlamentosu’na seçilmek için yürüttüğü kampanyaya katıldığını duyunca işte o malum damar kabardı.
Çünkü sorarım size, çoğunuz Günter Verheugen’i nasıl tanırsınız?
Avrupa’nın uluslararası memuru sıfatıyla öyle değil mi?.. Peki öyleyse memurun, sosyal demokrat Türk adayın seçim kampanyasında işi ne?
Yanıtı Verheugen’in özgeçmişinde saklı:
1) 1944 doğumlu Verheugen’in uzun bir politik geçmişi var. Verheugen, Almanya’da zaman zaman iktidar ortağı olan liberal FDP’nin genel sekreterliğini yaptı. Ardından 1982 yılında bugünkü iktidar partisi sosyal demokrat SPD’ye geçti.
2) Siyasal bilimler ve tarih okuyan, çok kısa da olsa gazetecilik stajı yapan Verheugen, politik kariyerinde parti gazetesi Vorwaerts’te çalıştı, devlet radyosunu yönetti.
3) 1999’da SPD tarafından AB Komiserliği’ne aday gösterildi. Görev süresi bu yılın kasım ayında bitiyor. Kulislere göre, aynı göreve yeniden seçilmeyi bekliyor. Hatta kimileri Prodi’nin yerine Komisyon Başkanlığı’na oynadığını düşünüyor.
* * *
Ezcümle, Verheugen’in politik ve mesleki kariyeri büyük ölçüde SPD’nin gücüne bağlı. Oysa SPD yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimi öncesinde rakibi CDU’nun 20 puan kadar gerisinde gidiyor. Tek umudu, 500 bin Türk seçmenin artan desteği!
Kısacası, son günlerde Verheugen’in ağzından bal damlaması objektif memur tavrı veya kişisel tercihi değil, tamamen parti politikası.
Verheugen’in ve Schröder’in partisi SPD’ye gelince... Bu yıl Avrupa Parlamentosu dışında 14 yerel seçimde yarışacak. Hamburg hezimeti gösteriyor ki çoğunu kaybetmeye mahkûm. Ve Türkiye’nin AB ipi, bu ağır hasarlı partinin elinde.
* * *
Fransa’nın Türkiye’ye bakışı kolay değişmeyeceğe benziyor. Üstüne bir de Alman iktidar partisinin halk desteğini yitirmesi gelirse müzakere kararı zorlaşır.
Önümüzde sadece 6 ay var. AKP artık hamaseti bırakıp AB risklerini kamuoyu ile paylaşmalı, toplumsal destekle aşmalı.
Bu türbülans başkasına benzemez, uçağı yere çakar.
El Kaide ve Habur
NE alakası var demeyin... El Kaide’nin Suudileri vurarak verdiği mesaj açık: Batı dünyasını petrol sevkıyatını kesintiye uğratmakla tehdit ediyor. Fiyatlar o yüzden 40 doların üstüne çıkıyor. Petrol yolunun açık tutulması dünya için ne kadar önemliyse, Habur Kapısı da Güneydoğu için o ölçüde can damarı sayılır. Sakın ha PKK tehdidini bahane edip bu kapıdan her gün geçen 1700 mazot kamyonunu engellemeye kalkmayalım. Bölge ekonomisini batırmayalım, teröre vites attırmayalım.