Enis Berberoğlu: Uzun menzilli hafif yazar kasa






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Biliyoruz biraz bakkal hesabı olacak ama faiz ve kur dengesini yansıtması açısından dün bir fon yöneticisinden dinlediğimiz hesabı sizlere de aktarmakta fayda görüyoruz:

- Devalüasyon öncesi ve sonrasında Türk Lirası'nda kalmayı seçmiş büyük bir yatırımcıyı ele alalım... Kasım 2000 krizi öncesinde 100 lirası varsa, reposunu en uygun oranlarla bağlama becerisine bağlı olarak parası 16 Mart 2001 tarihinde 190 liraya yükselecekti... Ve o tarih itibarıyla devalüasyon daha düşük seviyede kaldığı için kazançlıydı. (O tarihte ABD Doları satış kuru 1 milyon 13 bin lira düzeyindeydi.)

***

Yukarıdaki hesabı basit iktisadi dile çevirirsek; döviz kurunun istikrarlı gidişi iki parametreye bağlıdır: 1) Faiz 2) Döviz rezervi.

Önce ilk parametreye bakarsak... Gözüken o ki yüksek faiz silahı, kasım 2000 ve şubat 2001 krizleri sırasında döviz kurunu hizada tutmayı becerdi... Oysa Merkez Bankası faize fiili üst sınır uyguluyor...

Dövizin ihaleyle azar azar satılması nedeniyle kurda meydana gelen tırmanışa rağmen faizi yükseltmeme ısrarından vazgeçmiyor.

Merkez Bankası'nın bu politikasını anlamak için kamu ve fon bankaları operasyonunun yaklaşık 20 milyar dolarlık maliyetine dikkat etmek gerekiyor... Bu rakamın bir bölümü dış kaynakla karşılanacak, bir bölümü de zorunlu olarak Merkez Bankası'nca ödenecek, enflasyona yansıyacak. Son kısmı ise Hazine tarafından iç borçla finanse edilecek...

Diyelim ki faizler ve bu arada Hazine'nin iç borç maliyeti beş puan arttı... 20 milyar dolarlık operasyonda bu artışın getireceği ek yük yüz milyonlarca dolar düzeyinde hesaplanıyor.

***

Eğer faize dokunulamıyorsa, Merkez Bankası neden döviz satmıyor?

Aslında Kasım 2000'den bu yana rezerv erimesi 10 milyar dolara yaklaştı.

Ama Ankara'nın iki taktiğinden söz ediliyor... Ne kadar gerçekçi bilmiyoruz, yorumsuz aktarıyoruz. 1) Yurtdışına sermaye kaçışını yüksek kurla caydırmaya çalışıyor 2) Bankaların açık pozisyonlarını daha fazla zarara girmeden kapatma telaşına kapılmalarını önlemeye uğraşıyor.

Bu kısıtları gözönünde tutarsak; yeni ekonomik program açıklanmadan, sağlanacak dış kaynak miktarı kesinleşmeden Merkez Bankası'nın piyasalara çok yüklü miktarda müdahalesini beklemek gerçekçi değil...

***

Ekonomik krizin derinliği her geçen gün artarken iyimserliğe kapılmak için neden azalıyor. Ne var ki bu krizin aynı zamanda siyasi tasfiyeyi hızlandırdığı gerçeğini de unutmamak gerekiyor...

Yurdun dört bir yanından yükselen protesto eylemlerine bakılırsa krizin yıllardır müflis siyasetçi ve siyasi türevleri sırtında taşıyan seçmenin ayılmasına hizmet ettiği de anlaşılıyor.

Özetle meselenin siyasi ve ekonomik cepheleri bir arada ele alındığında en yapıcı kriz önlemi kendiliğinden şekilleniyor: Uzun menzilli hafif yazar kasa üretimi...

Dükkánlarda sabit, eylemlerde mobil dolayısıyla çok amaçlı kullanımı ile yaratacağı yüksek taleple ekonomiyi canlandırır, siyaseti temizler.


KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Ülkemizdeki genç, okumuş insanların acınacak hali birçok kimsenin, hatta yazarların pek ilgisini çekmemiş olacak ki çok üstünde durulan bir konu değil. Bu ülkede çok yakın zamanda (daha önce de vardı, ama son zamanlarda korkunç bir boyuta ulaştı) meydana gelecek olan büyük beyin göçü herhalde kimseyi tedirgin etmiyor. Gençler, Türkiye için umutlarını kesmiş, özellikle Kanada ve diğer ülkelere kapağı atmak için var gücüyle uğraşıyor. Bu politikacılar, ülkeleri için bir şeyler yapmak isteyen insanların milliyetçiliklerini ellerinden aldılar, başka ülkeler için faydalı olmaya zorladılar ve hálá oradalar. Yarın bugün sokaklara baktıkları zaman boş boş yürüyen daha fazla eğitimsiz, üretmeyen gençleri gördükçe yaptıklarıyla gurur duyacaklar, onlardan sadece bu beklenir zaten...’’ (Anıl ARIKAN)

Yazarın Tüm Yazıları