BERLİN TÜRKİYE daha gelişmiş bir ülkeye, örneğin Almanya’ya nasıl meydan okuyabilir? Düşmanlık yaşamadan rekabet edebilir mi?
Almanya’ya büyük Türk göçünün kırkıncı yılında (2001) Immenual Wallerstein’dan alıntı yaparak üç seçenek sıralamıştım, belki hatırlayan çıkar: 1) Humeyni seçeneği (dini tecrit), 2) Saddam seçeneği (askeri meydan okuma), 3) Bireysel seçenek.
İlk iki seçenek Türkiye’ye uymaz, zaten dünyada da raf ömrünü tamamlıyor.
Peki ya Wallerstein’ın "bireysel seçenek" diye andığı üçüncü yol?
Yani Türkiye ve diğer gelişmiş ülkelerden zengin topraklara kitlesel göç... Galiba Türklerin en iyi bildikleri ve uyguladıkları meydan okuma yolu göç vermek, uyum sağlamak, başarmak.
Unutmayın, Almanya’ya 47 yıl önce yer yatağı ve asker bavuluyla göçen Türkler bugün artık patron sınıfına girdi. Dünün misafir işçileri arasından çıkan 10 bine yakın Türk girişimci neredeyse 300 bin kişilik istihdam yaratıyor.
* * *
Almanya’da 2.4 milyona yakın Türk nüfusun yaşadığı tahmin ediliyor.
Alman vatandaşlığına geçen sayısı üçte birine ulaştı.
Yine de marjinal bazı örneklerin varlığı ve ev sahibini rahatsız/huzursuz etmesi şaşırtıcı sayılmaz.
İstanbul’un bir mahallesi, Köln’de olduğu gibi kara cüppeli sarıklıların kontrolüne girse... Cemalettin ve Metin Kaplan (baba-oğul) topraklarınızda hilafet devleti ilan etse ne tepki verirsiniz? Ya da etnik bir terör örgütünün şefi başka bir ülkede yakalandığında başkentiniz savaş alanına dönse korkuya kapılmaz mısınız? Çuvaldızı kendimize saklarsak.. Dini tecrit ve askeri meydan okuma girişimleri yaşanmadı değil, ama iyi ki taraftar bulmadı!
* * *
Berlin’de değişen siyasi iktidarın Türkiye politikasını anlamak zor.
Bir yandan Türkiye ile Avrupa arasındaki mesafenin kapanmasına itirazı var.
Diğer yandan Almanya’daki Türklerin tam entegrasyonunda geç kalındığından yakınıyor.
Galiba en sağlam entegrasyon yolunun Türkiye’deki Avrupa’ya (Almanya’ya?) destekten geçtiğinin henüz farkında değil.
11 Eylül’den sonra Türkiye’yi Avrupa İslamı için rol modeli seçen Alman kanaat önderlerinin ne kadar haklı çıktığına yakın tarih tanıktır. Umarız tersine politikaların yarattığı hasar, kalıcı ve geri dönülemez etki yaratmaz.
* * *
Türklerle birlikte bu ülkeye göçen bir markadan daha söz etmek istiyorum.
Hürriyet, Almanya’daki Türkleri 40 yılı aşkın süredir yalnız bırakmadı.
Ne dini gettoları benimsedi, besledi, ne de şiddet eğilimine kulak verdi.
Bir arada yaşamın ve ortak hedeflerin gayri resmi anayasasını yarattı.
Üçüncü yolun gazetesi oldu.
Çiçek: Komisyon önerdim
BAŞBAKAN Yardımcısı Cemil Çiçek, 301 davaları konusunda yetkinin Çankaya Köşkü’ne bırakılmasını önerdiği haberlerine itiraz ediyor. Çiçek, "Hürriyet dahil her gazeteye verdiğim demeçler ortada. Başından beri sivil toplum dahil temsilcilerin yer aldığı bir komisyonun dava açılması kararı için yetkili olmasını istedim" dedi.
Cemil Bey’in bu konudaki görüşlerini aktaran gazetecilerden biri olarak bu duruşunu teyit etmek istedim.