Üçgenin iki kanadı paralel olmaz

Şarm El Şeyh/MISIR

AKSİ halde o şekil zaten üçgen olmaz.Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın dış politika danışmanı Büyükelçi Ahmet Davutoğlu, bölgesel güç dengelerini hep üçgenle tarif eder.

Mesela Davutoğlu’nun "Stratejik Derinlik" kitabına göre nüfuz gücü en yüksek bölgesel üçgenin kenarları Mısır, Türkiye ve İran’dır.

Ve Ahmet Davutoğlu kriteri bu üçgen için de geçerlidir:

Üç ülkeden ikisi aynı safta yer almaz, aynı yön ve amaca ağırlık koymaz.

1960’larda Mısır Sovyetlere, İran ABD’ye yakındı, Türkiye denge unsuruydu.

İran devrimiyle birlikte Mısır ABD’ye yanaştı, Türkiye yine denge rolünü üstlendi.

Bugüne gelindiğinde bölgenin en büyük sorunu Irak’taki yeniden yapılanma.

Arap dünyasının lideri Mısır ve Farisi/Şii İran’ın Irak’ın kaderiyle ilgili vizyon farkı ortada.

Ankara, diplomatik ilişkisi bile kalmayan bu iki ülke arasında Mısır’a daha yakın duruyor.

Erdoğan ile üç bakanının Dünya Ekonomik Forumu’nun bölgesel toplantısına katılımı, aslında Mısır’a biraz rötarlı bir gezi de sayılır. Erdoğan ile eşinin akşam yemeği için Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in özel masasına davet edilmesi, Kahire’nin bu ziyarete verdiği önemin protokol ölçüsüdür.

Erdoğan’la birlikte Mısır’a uçan bakanlardan Hilmi Güler’in özel bir dosyası var. Güler bu gezide 2008’de Türkiye’ye Kilis üzerinden akacak Mısır doğalgazı ile son ayrıntıları ele alacak. Şu anda Humus’a (Suriye) kadar ulaşan doğalgaz, Türkiye ulusal şebekesiyle Yunanistan’a bağlanacak. Zaten Hilmi Güler, enerji politikasını iki eksenli çiziyor: 1) Kaynak çeşitliliği, 2) Transit değil terminal ülke olmak, gelir sağlamak.

Erdoğan gezisinden notlara salı günü Cezayir’den devam edeceğim.

Klon çeteler kimin mirası

DÜN bu köşede Danıştay katillerinin TİT modelini nasıl örnek aldıklarını anlattım. Gelen elektronik postalarda Susurluk hatırlatması vardı. Fevkalade doğru bir uyarı. Zaten TİT gibi cılız yapıları, uyuşturucu ticareti gibi geniş mali kaynak ve üniversite eylemi değil gerçek savaş görmüş kadrolarla buluşturan Susurluk sürecidir. Susurluk, devlet gölgesi arayan çetelere yasal yetkiyi aşma cüreti de verdi, neticede bugünlere gelindi.

Dolayısıyla "bugünkü tek tip klon çeteler kimin eseridir?" sorusuna malumatfuruşluk taslayıp yüzlerce isimle yanıt vermek mümkünse de tamamen abesle iştigaldir.

Prototip Susurluk çetesinin doğum yeri Güneydoğu’daki bataklık kurutulmazsa sadece sivrisinek mücadelesiyle yetinmek zorunda kalırız.

Laiklik sadece başı açıklık mıdır?

BAŞBAKAN dün uçakta Danıştay’daki cinayeti protesto eylemine başörtüsüyle katılmak istediği için dışlanan ama başını açınca sevinçle karşılanan genç kızı örnek verdi, "Bunlar neden yazılmıyor. Başörtüsüyle katılsa ne olur? Bizim derdimiz başı açıkla başörtülüyü el ele yürütmek" diye sitem etti. Lafı uzatmıyorum, Başbakan sonuna kadar haklı.

Eylemci genellikle sürü psikolojisiyle hareket eder, farklıyı dışlar, hatta düşman sayar. Hadi diyelim ki gençler fevri, peki ya durmuş oturmuş laik üstadlar.

Laiklik din ve vicdan hürriyetini savunmak değil mi, o yüzden "laiklik asıl dindarlara lazım" demiyor muyuz? Başörtüsü gibi dinsel motifler laikliğe engelse Cumhuriyetin Diyanet İşleri Başkanı’nın sarığını da mı çözelim?

Başörtüsü tabii ki bilimsel eğitime engel olmamalı, kabul.

Ama aynı örtü laikleri de kör etmemeli.
Yazarın Tüm Yazıları