ANKARA HEP söyledim, çok yazdım. Bu ülkede siyasi İslam’ın yükselişi 12 Eylül darbesinin eseridir.
Devrimci-ülkücü akımlara karşı paşalar, "Türk-İslam sentezi" denilen çorba söyleme sarıldı.
Ama askeri rejimin asıl marifeti, imam hatip liselerindeki patlama ile türban icadıydı.
YÖK’ün ilk başkanı Prof. İhsan Doğramacı, türbanın fikir babasını bir kez daha hatırlattı:
"Kenan Evren döneminde bunu devamlı tartışıyoruz. ’İncitmeden nasıl başörtüsü konusunu çözebiliriz?’ diye uykularım kaçardı. Kenan Evren, bana bir gün dedi ki, ’Kabine üyelerinin birisinin hanımı (Mehmet Keçeciler’in eşi) ne güzel, gayet de çağdaş şapka gibi bir şey giyiyor, ne kadar medenice, bari başını örtmek isteyen sadece başını bu şekilde örtse ne iyi olur’ dedi. Bu konuşmanın ardından, lügat kitaplarına baktık. Fransa’da ’türban’ diyorlar. Bone gibi bir şey. Başını kapatmak isteyenler için bu önerildi. Şu an başörtüsü unutuldu, türban gündeme geldi." (Habertürk TV)
Demek ki o saate kadar anamızın, ninemizin başörtüsü ile sorun çıkmadan, kriz yaşamadan okula giden genç kızların suratına kapıyı çarpan... Ama ardından siyasi İslam’ın simgesi türbanı yaratan kimmiş?
Askeri darbe!
Din ticareti yapan partilere, türban istismarı ile iktidar yolunu açan kimmiş?
Askeri darbe!
Peki türban tartışmasını hayat tarzına tehdit sayan kimileri ne istiyor?
Yine ve yeniden askeri darbe!
Allah akıl fikir versin.
Hálá anlamadınız mı türban ile postal, ruh ikizidir.
Biri olmadan diğeri yaşayamaz.
Anayasa kötü fikir
TÜRBANIN üniversitede serbest bırakılmasına itirazımız olmadığı herhalde anlaşıldı.
Ancak yöntem konusunda uyarmak zorundayız... Çünkü yaparken bozmak en büyük risk.