Türban savaşçısı ilk vekil anlattı

ANKARAMECLİS’teki türban oylamasını izlerken aklıma Bülent Çaparoğlu geldi.


İstanbul’dan telefonla buldum, konuştuk, eski günlerden söz ettik. Telefonu kapattığımda, "Bugün sokaktaki türban yanlısı veya karşıtı eylemcilerden kaçı, hatta Meclis’te oy kullananlardan hangisi Bülent Çaparoğlu’nu hatırlıyor acaba?" diye merak ettim.

Bilmeyene, unutana hatırlatalım... Eski ANAP Malatya Milletvekili Bülent Çaparoğlu, 1980 sonrasında patlak veren türban sorununu Meclis’e taşıyan, yasa çıkartan ilk isimdir.

* * *

Malatyalı Bülent Bey, 1970’lerde yükseköğrenim için İstanbul’a geldi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği okudu, 1987 seçiminde TBMM’ye girdi.

ANAP ikinci dönem iktidarında üniversiteden atılanlara af çıkarttı.

Ancak başörtülü bir grup genç kız Çaparoğlu’nu buldu, madalyonun öbür yüzünü gösterdi: "Bize af yok, çünkü okula giremiyoruz." Çaparoğlu, işte o kızların savaşını Meclis gündemime getirdi.

Bülent Bey, türbanın Meclis serüvenini kalın bir kitapta topladı. (Meclis’te Başörtüsü Mücadelesi, Malatya Milletvekili M. Bülent Çaparoğlu’nun Hatıraları, Şule Yayınları, 1998.)

1991’de aktif siyaset dışında kaldı ama 6 yıl daha türban ve benzer sorunlar için -dostlarının deyimiyle- fahri milletvekili gibi çalıştı.

* * *

Bülent Bey, türbanın Meclis süreci nasıl başladı?

- İnkılap kanunlarına aykırı olmamak kaydıyla kılık kıyafet serbesttir anlayışına öncülük ettik. Rahmetli Turgut Özal da sahip çıktı. Özal, inandığına inanan bir insandı.

Neden böyle bir savaş verdiniz?

- Kanaatim şu: Türbana sahip çıkanlar ve gerekse sahip çıkmayanların neticede tek el olduğu kanaatindeyim. O tek el de nedir? Öyle veya böyle adam mesela silah kullanıyor, hangi silah yakın mesafede, hangi silah uzun mesafede, hangi silah orta mesafede kullanılır o hangisiyse onu kullanıyor. Eğer başörtüsü geçerliyse başörtüsünü kullanıyor. Generalleri öldürmek geçerliyse generalleri öldürüyor.

Türban üzerinden istikrarsızlık mı yaratılıyor diyorsunuz?

-
Orada tablo var benim kitapta... Mesela aynı tarihlerde 1990’da Muammer Aksoy merhumla başlıyor, Bahriye Üçok’a kadar geliyor. Ne zaman ki Bahriye Üçok’un vefatından biraz sonra bizim kanun geçiyor Meclis’ten, o hadise bitiyor. Bu sefer emekli generaller, 1991’de İsmail Seren, işte Memduh Ünlütürk falan onlar gidiyorlar. Eğer bu kanun zamanında geçseydi Bahriye Üçok belki de öldürülmeyecekti.

Yani türban özgürlüğü yasası uygulansaydı...

-
Bütün üniversiteler uyguladı zaten. Uygulamadı değil. Bir tek İstanbul Üniversitesi’nde Hemşirelik Yüksekokulu uygulamadı. Orada da hemşire oldukları için, Sağlık Bakanlığı’nın yönetmeliğine tabi olduklarından dolayı uygulanmadı. 1993 veya 1994’te. Onun üzerine biz gittik, Ek 23. maddeyi çıkardık. Ben dışarıda olduğum halde. "Staj süresince YÖK kanuna bağlıdır" diye hüküm getirdik, meseleyi çözdük.

* * *

Türban savaşçısı ilk Bülent Bey, adaşı Bülent Arınç’tan 8 yıl önce Meclis’e girdi. Türban özgürlüğü, yasal zemindeki eksiğe rağmen 1990’lı yıllarda yaygın olarak uygulandı.

Yer yerinden oynamadı, kıyamet kopmadı, Türkiye İran olmadı.

Ama bugün türbandan korkanların sesi her zamankinden fazla duyuluyor. Çünkü bugün sadece Türkiye değil tüm dünyada din giderek günlük yaşama nüfuz ediyor. Hatta siyasete yön veriyor.

ABD’yi Evanjelik mezhebinden Başkan Bush yönetiyor. Almanya’nın Doğu Almanya doğumlu kadın başbakanı Merkel, Katolik rahibin kızı. Mütedeyyin Türk Başbakanı, imam hatip mezunu.

O yüzden dine saygılı ve fakat dindar olmayanların, yaşam tarzının devamı açısından bugün düne göre daha fazla güvence istemeleri de makul karşılanmalı!

Çünkü yüzde 46.6’ya rağmen yaşamak da demokratik haktır.
Yazarın Tüm Yazıları