ANKARA MUHAFAZAKÁR partiler, özgürlüğün birden fazla bacağı olduğunu nedense hep unutur.
Mesela merhum Turgut Özal, iktisadi liberalleşme şampiyonuydu kuşkusuz... Ama 12 Eylül mağduru dört liderin siyasi yasağını halkoyuna sunmakta sakınca görmedi.
AKP siyasi özgürlük alanını AB reformları ile genişletti, son çalışmasını "sivil Anayasa" olarak takdim etti. Oysa taslağı beğenenler de, topa tutanlar da tek bir özgürlükten söz ediyor:
Türban yasağının kalkması.
Öncelikle bu meseleye bakışımı tekrarlayayım:
1) 18 yaşını aşkın genç kızların okula hangi kıyafetle gideceğine kimse karışamaz.
2) Başörtüsü yüzünden okul yasağı, kadınların sisteme katılma hevesini kırma anlamına gelir.
Ancak benim asıl tartışmak istediğim başörtüsünden ibaret değil. Çünkü küresel dünyada din-vicdan ve ifade özgürlüğü kadar önemsenen... Sermaye, mal-hizmet ve emeğin serbest dolaşımıdır.
AKP’nin koyduğu demokrasi ve refah hedefi, küresel bütünleşmeye bağlıdır.
Ama Anayasa taslağına bakıldığında özelleştirme önündeki engellerin aynen korunduğunu görüyoruz.
Sanki alay eder gibi her özelleştirmeyi mahkeme kapısında süründüren maddelerin sadece numarası değişmiş! Metin aynen korunmuş...
Doğal kaynakların mülkiyet yerine işletme hakkı devriyle özelleştirilmesi sınırına dokunulmamış.
Kıyı ve sahil şeritlerinin turizme açılmasını önleyen yasaklara ilişkin düzenleme yapılmamış.
Merhum Özal siyasi liberalizmi algılayamadan iktidardan indi veya indirildi.
AKP de ekonomik reformlardan vazgeçer, sadece türban bacağına yüklenirse...
AYRICA olamaz da! Çünkü Malezya başta doğalgaz, petrol ve çinko zengini... Türkiye’nin aksine keyfine göre sermaye hareketlerini kısıtlayan, 22 yıl tek liderle yönetilmiş bir ülke...
Türkiye ise topraktan çıkarttığını değil, ürettiğini yurtdışına satan 40 bin ihracatçıya, 36 bin ithalatçıya ev sahipliği ediyor. Demokrasiyi kör topal da olsa yürütüyor.
Türkiye’yi Malezya gibi sermaye akımlarından, küresel ticaretten ve özgürlükçü bütünleşmeden kopartmak artık çok zor, hatta imkánsız... İçiniz rahat etsin.