Paylaş
ESNAF ve çiftçiye kriz bahşişinin mali faturası belli değil... İyimserliğini koruyan bürokratlara göre hükümetin talimatını 400 trilyon liralık bütçe ödeneğini aşmadan yerine getirmek mümkün...
Ama programı riske atan bu taviz marifetiyle kazanılan siyasi priminin hangi partinin hanesine yazılacağı konusunda kimsenin kafası karışık değil... Gerekirse hükümetten vuruşarak çekilme resti çeken MHP'nin oy depolarının daha fazla erimesine izin vermeyeceği kesin gibi...
Yetmezmiş gibi siyasi irade sınavında sıra DSP'ye geldi, popülizmin ateşten topu hükümetin sosyal demokrat ortağının kucağına düştü...
Bakalım hükümetin DSP kanadı yarım milyona yakın kamu işçisiyle ücret pazarlığında nasıl bir yol izleyecek.
Sol siyaset adına işçi hakları savunucusu DSP ücret artışında programın sınırlarına uymayı kolayca içine sindirebilecek mi?
* * *
Hükümet adına Türk-İş'le pazarlığa oturan Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'e son pozisyonunu sorduk, net yanıt aldık:
1) Geçmiş toplu sözleşmelerde verilen yüzde 5'lik refah payı bu kez kesinlikle yok. Çünkü ekonomi bırakın büyümeyi küçülüyor.
2) 1 Temmuz 2000-1 Ocak 2001 arasındaki dönemden kalan yüzde 18'lik enflasyon zammı bu yıl ödenmeyecek... Bu farkın gelecek yıl ve iki taksitte ödenmesi öneriliyor. (Sendika tek takside yanaşıyor gibi.)
3) Asıl anlaşmazlık noktası bu yılın ilk altı aylık zam oranında çıkıyor... Hükümet yılın ikinci yarısında fiyatların düşeceği hesabıyla eşel mobil sistemine geçmeyi öneriyor, böylece ilk yarıdaki yaklaşık yüzde 30'luk enflasyon farkını ödemekten kurtulmaya çalışıyor.
4) ‘Hükümet sıfır zam önerdi’ haberleri işte bu nedenle çıkıyor. Sendika enflasyon kadar zam ısrarından vazgeçmiyor. Hükümet teklifini bu yıl eşel mobil uygulanması, gelecek yıl için altı aylık enflasyon farkı kadar zam verilmesi önerisiyle yumuşatabilir.
Bakan Keçeciler pazarlık sürecinde yoğun siyasi baskıların hedefi haline gelebileceği gerçeğinin bilincinde... Ama kamu işçilerinin yüksek maaşlarını karşı koz olarak ileri sürüyor: ‘‘Kamuda işçi ücretleri memurun iki buçuk, özel kesim işçisinin bir katı kadar. (MESS sözleşmesi örnek alındı.’’
* * *
Sanki hükümet değil, Tecavüzcü Coşkun Çetesi mübarek...
Bir gün önce ancak kafalarına silah dayanmış kadar istekle destek mesajı verdikleri programı delmek için hemen ertesi gün sıraya girdiler...
Türkiye'nin siyasi sahibine güvenmediği programa gelecek dış kaynağın miktarı da belli olmadığı için para politikası bir türlü netleşemiyor.
Dolayısıyla mali piyasalar ve özellikle döviz kuru Merkez Bankası'nın günü kurtarma amacını taşıyan birkaç kararı etrafında dönüyor.
1) Merkez Bankası son 50 gündür sadece iki kez piyasaya müdahale etti. Dolar kurunun 1 milyon 300 bin liranın üstüne çıkmasına ve/veya 1 milyon 150 bin liranın altına düşmesine izin vermeyeceğini gösterdi.
2) Salı günü döviz depolarında vadeyi kısaltıp faizi artırarak rezervini koruma politikasını teyit etti. Bu gelişme üzerine bankalar alternatif ve daha ucuz döviz peşine düştü, kur yükseldi.
3) Dün Botaş'ın ithalat işlemleri spekülatif değil fiziki döviz talebi yarattı, sığ piyasada kuru yukarı çekti. (Merkez Bankası 1 milyon 300 bin liralık direnci beklendiği gibi savundu.)
* * *
Bu hükümet kafayı değiştirmeden (kanıtı revizyon olabilir) programın toplumu ve piyasa oyuncularını ikna etmesi zor gözüküyor.
Paylaş