Paylaş
BUGÜN 1 Mart 2001... Yoksa aslında 8 Aralık 1999 mu demek daha doğru?..
IMF'ye sunulan niyet mektubuyla birlikte başlayan ve 14 ay süren ekonomik dönemin hayırlı sonuçlarını saymaya kalksak herhalde dayak yeriz... Ne var ki:
a) Program uygulamasında sıskalaşan sefil çakalların bitinin son bir haftada nasıl kanlandığını gördükçe, siyasi zombilerin yeniden konuşacak cesareti bulmalarını izledikçe insan kahroluyor.
b) Bu ekonomik programın çökmesi, kör cehalette inat eden cephenin ideolojik önyargılarını haklı çıkarmaz. Olsa olsa enflasyon lobisinin ekmeğine yağ sürdüklerini kanıtlar...
Bu ülkede serbest piyasa ekonomisinden dönüş yoktur. Özelleştirme kaçınılmazdır, siyaseten batırılan kamu bankaları sadece ekonominin değil, demokrasi ve insanca yaşamın önündeki büyük engeldir.
* * *
Siyaseten kafası iyice karışmış necip Türk milletine, yeni ekonomik programın olası hassas dengelerinden söz etmek değildir niyetimiz...
Sadece 30 yıl önce düşülen tuzağın tekrarı konusundadır uyarımız.
En az Kemal Derviş kadar muteber ve reform isteğiyle dolu başka bir isim Atilla Karaosmanoğlu, Nihat Erim'in ilk kabinesinde görev aldığında takvimler 26 Mart 1971'i gösteriyordu. 12 Mart'ın ‘‘emir-demiri keser’’ siyaseti bile işe yaramadı, Reform Kabinesi ancak 9 ay dayanabildi.
Şimdi aynı senaryonun ekonomik bölümü yeniden gündemde...
Kemal Derviş'in ya süper yetkilerle donatılmış Merkez Bankası Başkanı veya -tıpkı Karaosmanoğlu gibi- TBMM dışından atanan bakan sıfatıyla ekonominin dümenine geçeceği haberleri başkentte dolaşıyor.
Diyelim ki ilk ihtimal gerçekleşti.
Merkez Bankası'nda kaleye geçen Derviş'in savunma hattında, yani Hazine yönetiminde-kamu bankalarında hangi kadronun işbaşında bulunacağı konusunda söz hakkı istemesi doğaldır, aksi düşünülemez...
İkinci ihtimalde ise zaten bu atamaları bizzat kendisi yapacaktır.
Neticede Kemal Derviş'in görev tarifinin ekonomiden sorumlu dördüncü lider-koalisyon ortağı olacağı bellidir...
* * *
Türkiye'de siyasete rağmen ekonomik reform saplantısı yeni değildir. Ama her denendiğinde hüsranla sonuçlanır.
Çünkü siyaset, bozuk ekonomik düzenden sebeplendiği için bir yolunu bulup reformların önünü tıkar. Dolayısıyla siyasetsiz ekonomi, yani darbe dönemleri istisna hali sayılırsa kalan tek seçenek, politika sahnesini temizleyip yola devamdır. Bu da seçim sandığından geçer.
Hazır söz seçime gelmişken...
IMF'den umulan 25 milyar dolarlık yardımın seçim ekonomisi harçlığı olarak kullanılması endişemiz sürüyor.
Tarihe dipnot olarak düşelim.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘26 Şubat'ta yapılan MGK toplantısından sonra Ecevit, MGK toplantılarının gizliliğinden bahsetmiş. 19 Şubat'taki toplantı halka açık olarak mı düzenlenmişti? O toplantıda konuşulanları açıklayınca Ecevit suç işlemiş olmadı mı? Bunun için bir yerlere suç duyurusunda bulunmaya gerek var mı, yoksa savcılar bu konuda kendiliklerinden dava açabiliyor mu? Bu arada kendisi suç olan bir açıklamayı yayınlamak suç mudur. (Örnek: Ben Bankalar Kanunu'na göre açıklanması yasak olan banka sırlarını açıklasam, bunu gazeteler yayınlar mı?) Eğer böyle şeyleri yayınlamak suçsa, gazete ve televizyonlar Ecevit böyle açıklamalar yaparken, hayır biz bunu yayınlamıyoruz diyebilirler mi? Düşünsenize, Ecevit toplantıdan çıkıp ağlamaklı konuşuyor ve kimse dinlemiyor. Hayat hepimiz için daha güzel olmaz mıydı?’’
(Onur Şahbaz)
Paylaş