Sınırötesi bir himaye öyküsü

ANKARAVELEV ki bu ülkede küresel bir şirket bulunsun...

Diyelim ki bu şirket sınır komşumuzdaki bir kuruluşu satın almak istesin... Devamı varsayalım ki şöyle gelsin...
Risk... Risk... Risk
BAŞBAKAN
Recep Tayyip Erdoğan, yandaşlığa rıza göstermeyen medyaya ambargo çağrısı yaptı. Meselenin demokrasi açısından yorumunu diğer köşelerde herhalde okudunuz veya okuyacaksınız.

Ben farklı bir riske işaret etmek istiyorum. Başbakan bizlere yaptırım uygulamak istiyor. Peki, ya tersi olur da tiraj alırsak... O zaman Başbakan açısından bir yaptırımı olacak mı?

Sadece merak!


Komşu ülke yönetimi Türk şirketine, "Sizin hükümet de bu işten memnun mu, bir sorun" desin.

Şirketin patronu, hükümetin iyi niyet mesajı cebinde komşu ülke başkentine yollasın.

Komşu, "Duyduk ki sizde yeni bir medya patronu varmış, onu da ortak alın" diye bastırsın.

Patron, hükümet himayesindeki bu medya patronu ile pazarlığa oturmak zorunda kalsın.

"Ne kadar para koymak istiyorsun" diye sorunca medya patronu pişkince "Bende para yok" desin.

Pazarlık tıkanınca işe bakın ki, komşudaki satın alma operasyonu da dursun.

Buraya kadar sabrettiyseniz, sorunuzu duyar gibiyim:

"Neden bilmece gibi yazıyorsun, şirket adını vermiyorsun?"

Hemen söyleyeyim, bir değil birkaç sebeple...

1) Öncelikle sınır komşumuzun yönetimi ABD ile ciddi sorun yaşıyor. Küresel Türk şirketinin hisseleri yurtdışında da işlem gördüğü için operasyonu riskli bulmuş olabilir.

2) Yine de ortada ahlaki açıdan sorunlu, bariz "himaye" işaretleri var. Türk şirketinin de (ortak edilmek istenilen rakibi kadar büyük olmasa da) medya gücü var. Yazdığımız gerçek hikáyeyi onlar isimlendirsin.

Farkındayım, çoğunuz çalıştığım medya grubunun özkaynak ve kárını artırarak büyümesini biraz gıpta, biraz korkuyla izliyorsunuz... Anlıyorum.

Ama medyadan para kazanmayan patronların hali ortada.

Zararı kapatmak için kamu bankaları yardıma koşuyor.

Rakiplerin aldığı ihalelere "yancı" iştiraki sağlanıyor.

Ulusal projeler adrese teslim hale getirilip tepside sunuluyor.

Hangisi daha iyi?.. Gazetecilikten çok kazanmak mı? Yoksa gazeteni hükümet yörüngesine terk edip, siyasi nüfuz/himaye kullanarak kazanmak mı? Siz, yani okur açısından kimin hangi parayla gazetecilik yaptığı fark etmez mi?

Sekizinci dalga zamanlaması

ERGENEKON’da sekizinci dalganın zamanlaması ilginçti. Deniz Feneri manşet serisi bozuldu, yerini Ergenekon’a bıraktı. Acaba siyasi bir taktik mi diye aklımdan geçmedi değil.

Ama sonra İstanbul Emniyeti’ndeki ilginç atama trafiğini hatırladım.

Emniyet’te önce bir ekip göreve geldi... Ama 15 gün sonra değişti.

Ergenekon operasyonu işte bu değişiklikten sonra vites büyüttü.

Demek ki Ergenekon operasyonu tehdit ve bilgi işi değil, ekip işiymiş.
Yazarın Tüm Yazıları