Paylaş
OKUL sıralarında hocalara takılan adların acımasız isabet gücünü hepimiz biliriz. Ama bazılarımız okul dışında da takma adlar kullanmak zorunda kaldı. (Hayır, hemen yanlış anlamayın, örgüt üyelerinden söz etmiyoruz.)
Mesela Irak'ta iş yapan inşaat ve ihracat şirketlerinin temsilcileri uzun Bağdat gecelerinde Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'den açıkça ismini anarak bahsetmeye cesaret edemediler.
Saddam, artık bu kapalı cemaatlerin keyfine kalmış vaziyette, Reis veya Cellat, hatta Hüseyin lakabıyla sohbet malzemesi oldu.
Lakabın sadece hiciv değil aynı zamanda korkunun ifadesi sayılması gerektiğini işte o sıcak gecelerde öğrendik.
* * *
Dolayısıyla memleketin en liberal partisi geçinen ANAP'ta şifreli savaş mesajlarını dinlerken fazla heyecan duymadık, şaşırmadık.
Ama açıkçası, en azından tek taraflı korkunun (marangoz hatasıyla daha yüksek tutulan makam kaynaklı) izlerini yakaladık.
Zaten korku ve şifreli hesaplaşma bu partinin tarzıdır.
İşte o yüzden örneğin CASA ihalesinde olduğu gibi hep kör uçuşla, yani az bilgi-çok tahmin-spekülasyonla ilerlemek zorunda kalırız.
Şirketi-pardon partiyi tamamen batırmaya kimsenin gücü-cesareti yetmez.
* * *
Madem ki lafın ucu CASA uçaklarına dayandı...
Teknik yeterlilik konusunu uzmanına bırakarak CASA ihalesiyle ilgili gerçek ve spekülasyonlara dayanan bir öyküyü aktaralım, modaya uyalım.
CASA uçaklarıyla ilgili en yoğun spekülasyon eski bakanlardan Ercan Vuralhan hakkında çıktı. Peki Vuralhan şimdi ne yapıyor, biliyor musunuz?.. Geçen yıl çıkan bir gazete haberine göz atalım:
‘‘Eski Bakan Vuralhan'a gözaltında çek ödettiler. Vuralhan, karşılıksız çek vermekten gözaltına alındı. Avukatı parayı ödedi, hapisten kurtuldu. Türkiye'de dün ilk kez eski bir bakan, karşılıksız çek vermek suçundan son anda cezaevine girmekten kurtuldu. Milli Savunma eski Bakanı Ercan Vuralhan, Ankara 10 ve 19. Asliye Ceza Mahkemeleri'nin hakkında verdiği birer yıl hapis cezalarına dayanak olan karşılıksız çekleri ödeyerek, toplam 2 yıl hapis yatmaktan kurtuldu. Ankara polisince dün kesinleşen hapis cezaları ve gıyabi tutuklama kararları doğrultusunda gözaltına alınan Vuralhan, önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı İnfaz Savcılığı'na getirildi. Vuralhan, savcı Mustafa Sağıroğlu'na, mahkûmiyete dayanak olan çeklerin karşılığını ödeyeceğini bildirdi. Sarıoğlu'nun odasında üç saat tutulan Vuralhan, avukatlarına söz konusu çekleri ödemeleri talimatını verdi. Vuralhan'ın mahkûmiyetine neden olan karşılıksız çeklerin ödenen miktarları gizli tutuldu.’’ (Milliyet, 1 Ağustos 2000).
* * *
Ekonomi gazeteciliğinde ana ilke ‘‘parayı takip et’’ komutundan ibarettir. Mesela on-on beş yıl öncesine dönersek başkentteki küçük bir çiçekçi dükkánında kurulan verimli irtibatlara rastlarız.
İşadamları çiçekçi kadından yüklü alımlar yapar, karşılığında bakanların, politikacıların tanışıklığını-dostluğunu kazanırlardı.
Ama unutmayın ki şirketlerde her zaman tepe yöneticisi karar verir.
O yüzden eğer bir ihalede fesat varsa bilin ki balık baştan kokar.
Bir-iki bürokrat, siyasetçi, bakan ismi yetmez.
Kan ve aile bağlarına bakmak zorunludur.
Aksi halde bu ülke şifre hastalığından kurtulamaz.
Tıpkı Saddam'ın memleketinde olduğu gibi.
Şifre kırıcılarına özel not:
Sadettin Tantan'ın Gümüşsuyu şifresinin açık hali aşağıdaki gibidir:
‘‘Hizbullah'ın son olayları aslında, Gümüşsuyu Caddesi'nde kaçırılan kaçakçı İbrahim Telemen'in öldürülmesine kadar uzanıyor, bu olaya kadar inmekte. Bunun dosyası gizli kasalarda bulunmaktadır. Susurluk skandalının sonuna varılamaması; uygulayıcıların hatasıdır, uygulayıcılardan kaynaklanmıştır. Siyasi iradeden kaynaklanmıştır. Siyasi irade, Ankara-İstanbul arasındaki yazışmalarda yapılan değişikliklerden dolayı çıkmaza girmiştir. Bazıları yargıda hesap vermektedirler. Siyasetçiler ise serbestçe gezmektedirler.’’ (25 Ocak 2000, ANAP TBMM Grup Konuşması, Milliyet Gazetesi).
Kaçakçı İbrahim Telemen'in ismi Uğur Mumcu tarafından gündeme getirildi. Türkiye'nin terör batağında yüzdüğü günlerde, 1979 Şubat ayında Mumcu'ya önce birkaç telefon geldi, ardından bir mektup ulaştı. Kirli ilişkileri nedeniyle öldürülmekten korkan Telemen bildiklerini anlatmak istedi.
Dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş ile görüşen Mumcu, Telemen için randevu aldı. Ne var ki Telemen yerine ölüm haberi geldi. Telemen'in Gümüşsuyu'ndaki bir otelin odasından atlayarak intihar ettiği ileri sürüldü. ‘‘İntihar mı yoksa cinayet mi?’’ sorusu bugüne kadar karanlıkta kaldı.
İbrahim Telemen'in mektubu ve diğer detaylar için Mumcu'nun ‘‘Silah Kaçakçılığı ve Terör’’ isimli kitabını tavsiye ederiz.
Paylaş