SİYASET, sembol ve gerçeğin irtibatının sınandığı zemindir. Tıpkı MHP'nin IMF'ye karşı direnişin sembolü haline gelen Telekom politikası ile iktidar gerçeği arasında seçime zorlanması gibi.
Ne var ki her sembolün illa ki siyasi izdüşümü/karşılığı bulunmaz.
Siyasi İslam'da Gelenekçi-Yenilikçi kavgasının yapaylığı, Teknokrat Hükümeti tartışmasının havada kalması yanlış sembol seçimine iyi örnektir.
Buna karşılık gerçekle irtibatlı semboller zamanla siyaset dansının unutulmaz, vazgeçilmez figürlerine dönüşür.
Bazen bir cümle, hatta bir kelime bile yeter hale gelir, yılları, skandalları, zafer veya hezimetleri anlatmaya.
* * *
Türkiye'nin üstüne yolsuzluk etiketinin yapıştırılması zaman aldı.
Ne yazık ki hem ahlakçı hem de ahlaksız yaklaşım meselenin kozmetik yönüyle uğraştı, tekniğine inmeye tenezzül etmedi.
Kayıt dışı ekonominin kara paraya sığınak sağladığını, bazen otoparka kimi zaman bankalara dadanan çetelere yardım yataklık ettiğini görmezden geldi. Entelektüel ve idari ihmalin cezası Türk bayrağına -hem de Batılı müttefiklerimiz tarafından- eklenen eroin şırıngası sembolü oldu.
Narko devlet, yolsuzluk imparatorluğu gibi bizce biraz da haksız sıfatların ekonomik faturası yavaş yavaş kabarmaya başladı.
Somut örnek gerekirse... IMF'nin son stand-by anlaşması ile Türkiye'ye açtığı rekor kredi ABD yönetimini zora soktu.
Etkili gazeteler Bush ekibini, ABD vergi mükellefinin parasını ‘‘kaynaklarını yolsuzlukla harcayan Türkiye'ye’’ ödünç vermekle suçladı.
IMF'nin, Telekom örneğinde olduğu gibi, Türkiye'nin boynundaki ilmiği daha da sıkmasında bu ağır eleştirilerin payının bulunduğu kesindir.
Ekonomik programı kör topal yürüten hükümetin sırtındaki kamburu gidermek yerine önyargıyı pekiştiren adımlar atması işin tuzu-biberi oldu:
1) Hükümetin ilk gününden itibaren yolsuzlukla mücadelenin sembol isimleri haline gelen, gazete manşetlerine ‘‘İki T’’ başlığıyla geçen Zekeriya Temizel ile Sadettin Tantan peş peşe görevden ayrıldı.
2) Medya-finans ve sanayi sektörlerinde faaliyet gösteren önde gelen şirketlerinden Uzan Grubu'nun yabancı ortaklarıyla ihtilafa düşmesi hiç iyi haber olmadı. Bush yönetiminin alacaklı Motorola şirketini desteklemek amacıyla ne kadar ileri gidebileceğini düşünmek bile korkutucudur.
Tantan ve Temizel'in gidişini Türk siyasetinin hali pür melali ile izaha çalışmak mümkündür. Ama Türkiye'nin önde gelen bir şirketinin hem de tam ekonomik kriz yaşanırken, dış kaynağa ihtiyaç varken borcunu ödemekten kaçınması, yabancı piyasalar açısından kötü işarettir.
Yanlış bilmiyorsak, geçenlerde Fon'a devredilen Bayındırbank'ın Romanya'daki iştiraki olan banka zora düşünce Ankara yardım için kolları sıvadı. Türkiye'nin dış kredi itibarını korumayı amaçlayan bu kararın doğruluğu veya yanlışlığı tartışılabilir. .Ama emsal ortadadır.
Bugün Türkiye'nin Motorola gibi dünya devini ve dolaylı olarak ABD yönetimini karşısına alma lüksü bulunmuyor.
Dolayısıyla Ankara'nın bu ihtilafa müdahalesi zorunlu gözüküyor.
Ancak bu kez lütfen kamu kaynaklarına başvurmadan!