Paylaş
AĞIR kriz ortamının yarattığı ruh hali herkese siyah ve beyaz renkler arasında uzanan ton yelpazesini unutturdu.
Ülke gündeminin ‘‘Yaşasın kurtulduk!’’ umuduyla ‘‘Eyvah batıyoruz!’’ paniği arasında savrulmasının başka izahını bulmak zor... Kişisel ve kurumsal pozisyonlar sanki bu kaygan zeminde daha da keskinleşiyor gibi...
Belki ufak ama taze bir örnek sayılan Beyaz Benzin operasyonunun seyir defteri dalgalı karar sürecinin ilginç grafiğini yansıtıyor...
Beyaz Benzin operasyonu kaçak ve sahte akaryakıtla mücadelenin kod adı... Kaçakçılık rantı yüz milyonlarca dolar düzeyinde hesaplanıyor, sahte akaryakıt araç motorlarının canına okuyor.
Jandarmanın yürüttüğü operasyon sırasında gözaltına alınan-tutuklu yargılanan kamu görevlileri nedeniyle kalitesiz/sahte benzin üretiminde kullanılan ve aslında tekstil boya hammaddesi olan solvent ithaline ilişkin izinlerin verilmesinde bürokraside çekingenlik gözlendi. Bu sıkıntı bizzat Enerji Bakanı Zeki Çakan tarafından Yüksek Planlama Toplantısı'nda koalisyon liderlerine aktarıldı. (9 Haziran 2001, Hürriyet)
Demek ki dünkü Resmi Gazete'de yayımlanan kararın bu sıkıntıyı aşmak üzere alındığını düşünmek yanlış olmaz:
‘‘Beyaz Benzin operasyonundan sonra bürokratların imza atmaktan korktuğu solvent, bazyağ ve madeni yağ ithalatı için yeterlilik belgesi verilmesi kolaylaştırıldı. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün üst düzey bazı yöneticilerinin tutuklanmasıyla sonuçlanan Beyaz Enerji Operasyonu'ndan sonra, özellikle sahte benzin üretiminde kullanılan solventlerin ithalatında, bürokratların sorumluluk üstlenmekten kaçınmaları nedeniyle aksama yaşanmaya başlanmıştı.’’
(ANKARA, (ANKA)
Bu karar ilk bakışta operasyonla irtibatsız ve sadece ekonomik sürece yardım etme amacına bağlı gözüküyor, öyle değil mi?
Pek değil...
Çünkü Bakanlık aslında ekonominin temel kuralını, rekabeti, unutmuşa benziyor... Bakanlık kayıtlarına ve jandarma tespitlerine göre solvent ithaliyle uğraşan tam 4 bin şirket bulunuyor. Bunların büyük bölümü karşılanan ithal izin başvurularının toplamı talebi kat kat aşıyor...
Günlük dile çevirirsek; Türkiye'ye hangi iş için kullanıldığı belli olmayan solvent ithal eden binlerce şirket var. Hiçbiri batmıyor, talebi kat kat aşan ithalat nedense fiyatı düşürmüyor... Sanki bu süreçte hiçbir ekonomik kara delik yokmuş gibi ithalatı kolaylaştırıcı karar alınıyor.
Yakışır.
* * *
Savruk gündemin yarattığı kafa karışıklığına her alanda rastlanıyor... Örneğin solun yeni başkan adayı olarak selamlanan Kemal Derviş'in ‘‘Özal'a duyduğu hayranlığı açıklaması’’ herkesin ilgisini çekiyor. Ama şeytan ayrıntıda gizleniyor. Kemal Derviş'in kurmayları bakanın ANAP Grubu'nda yaptığı konuşmada son günlerin moda tartışma konusu kur rejimi tercihinden söz ettiğini hatırlatıyor ve ekliyor:
‘‘Sayın bakan 1970'lerde uygulanan sabit kur rejimini Turgut Özal'ın bir yana bırakıp serbest kur sistemine geçtiğini vurguladı, zor ve kritik karar olarak tanımladığı bu reformu övdü.’’
Merhum Özal'ın imzasını taşıyan bir veya birçok ekonomik kararının bu ülkede yarattığı dönüşümü teslim etmek ayrı meseledir, siyasi mirasına sahip çıkmaksa parti tercihi sayılır...
Sanırız Kemal Derviş de bu nedenle dün kahvaltı ettiği ekonomi muhabirlerine ANAP'lılar tarafından kendisine atfen aktarılan ‘‘Özal'a hayranım’’ ifadesini ‘‘Abartılı bulduğunu’’ söylemek gereğini duydu.
* * *
Ve hazır yeni gelmişken, Sefa Kaplan'ın ‘‘Kemal Derviş: Bir Kurtarıcı Öyküsü’’ isimli kitabında tarif edilen isim konusunda katkımız olabilir...
Merhum Özal tarafından ABD'den Türkiye'ye davet edilen ama çağrıldığı evin kapısında İslami ádete uygun olarak dizili ayakkabıları gördüğü an ürküp vazgeçen genç teknokratın eşkali daha çok Rüşdü Saracoğlu'na uyuyor.
Kemal Derviş de aynı ayakkabı barajından döndü mü bilmiyoruz...
Ama Saracoğlu'nun 1983 öncesindeki alerjisinin 1995 yılında sona erdiğini, başarılı bürokratın ANAP'tan milletvekili ve bakan olduğunu hatırlatmak isteriz... Demek ki ya ANAP'ın veya politikaya atılan bürokratın -belki de her ikisinin de- ayakkabı tercihi değişebiliyor.
Dolayısıyla dilerseniz sizler de bu ufak ayrıntıyı Derviş'in siyasi tercihlerine ışık tutacak ayakkabı falı olarak kabul edebilirsiniz...
Ne var ki tüm bu zahmet Derviş'i anlamak içinse korkarız en büyük risk yanlış anlamakta yatıyor.
Paylaş